Bölüm 12 -Plan 1-

1.1K 113 7
                                    

Okunmalar artıyor ama oylar ve yorumlar hâlâ aynı. ಠಗಠ

Catherina'dan.


Uyanınca hazırlanıp leydilere yas tuttuğum için bir şey yemeye gelmediğimi söyledim ve saraydan çıkıp bahçeye geçtiğimde bir adam bana yaklaşırken ona döndüm.

"Leydi Catherina, siz misiniz?" diyen orta yaşlarda adam karşımda duruyordu.

"Evet, benim." dediğimde gülümsedi ve selam verdikten sonra sağ eliyle beyaz bir atın boynuna taktığı ipi bana verdi. Bir dakika! Bu Catherinaydı, yani Hermanın beyaz atı.

"Bu at prens Hermandan. Artık sizin olduğunu iletmemi istedi." diyerek yanımdan ayrıldığında elimi yalayan beyaz ata şaşkınca baktım.

Cidden benim atım mıydı? ama benim siyah bir atım zaten vardı. Aç gözükmeyen atın üstüne binip sarayın bahçesinden çıkması için sürdüm. İlk planım Giyanın kızını bulmak olacaktı.

Atımı sürerek bazı kişilere sora sora Giyanın evine gelmiştim. Evin küçük bir bahçesi vardı çitlerden birine atımı bağlayıp kafasını okşadıktan sonra küçük ve eski olan evin kapısını çaldım. İlk çalışımada açılmayan kapı yüzünden bir daha çaldım ancak yine açılmadı. Ancak üçüncü çalışımda kendi kendine açılan kapı gizem yaratıyordu. Gıcırdayan kapı sesini göz ardı ederek eskimiş tahta zemine adım atarak karanlığa girdim. Duvarda asılı olan meşaleyi alıp etrafı aydınlatınca etrafta gördüğüm dağınıklık ile ağzım açık kalmıştı. Küçük bir salon vardı ve her yerinde yemek artıkları, kirli kıyafetler vardı. Pencerelerin onu ise eskimiş delik örtülerle kapatılmıştı.

Salona daha fazla bakmadan pencerenin önündeki örtüyü elimle çekip içerinin güneş almasını sağlayıp pencereyi açtım ve içerisi havalanırken seslendim.

"Kimse var mı?" diyerek içeriye doğru seslendiğimde koltuğun üzerinde duran örtü birden havalanınca şaşırarak gerildim ve güneşin aydınlattığı örtünün altındaki genç kıza baktım.

"Siz kimsiniz?" diyen genç kız ürkerek bana bakıyordu.

"Ben Leydi Catherina. Korkmayın lütfen, sizinle mühim bir konuyu konuşmak için geldim." dediğimde üzerindeki örtüyü çekti ve ayağa zorla kalkarak önünde selam verdiğinde bende ona selam verdim ve yer yer yaralı olan kolları ile bacaklarını görünce yüreğimde bir sızı hissederek gözlerine baktım.

"Otur lütfen, resmi olmaya gerek yok." dediğimde derin bir nefes verip oturdu.

"Siz ne için gelmiştiniz?" dediğinde yanına geçip eskimiş yırtık koltuğa oturdum.

"Siz neden yanlız yaşıyorsunuz?" dediğimde yüzündeki kirleri önemsemeyerek kirli siyah saçlarını arkasına attı ve önündeki duvara baktı.

"Benim annem Giyandı, hani herkesin kraliçeyi öldürdüğünü sandığı kişi. Onun infaz kararı çıkınca herkes beni suçladı, öldürmeye çalıştılar ancak vücudumda olan yaralar yüzünden beni öldürücü bir hastalığı olan biri sandılar. Sonra da beni öldürmek yerine evime tıktılar." dedi ancak bunları anlatırken nefes almakta zorlandığı belliydi.

"Hastalığının adı var mı?" dediğimde komik bir şey demişim gibi güldü ve konuştu.

"Hastalığımın adını bilmem için bir hekime danışmam lazım ancak olanlar malûm." dedi ve aklına yeni bir şey gelmiş gibi yeniden konuştu.

"Siz ne için gelmiştiniz?" dediğinde derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Öncellikle burda konuşulan önemli hususlar burada kalmalı. Ben Kral Elrod'un eşi Kraliçe Camellanın ölümünü araştırıyorum. Ancak anneniz Giyanın yaptığını düşünmüyorum. Bunu konuşmaya geldim." dediğimde ilk inanmadı ancak ciddi olduğumu görünce konuştu.

"Annem öldü. Artık çok geç, lütfen çıkın evimden." diyerek elini zorlukla kapıyı işaret edercesine kaldırdı.

"Annenizin adını temizleyip size daha iyi bir hayat sunabilirim." dediğimde bana koyulaşan gözleriyle baktı.

"İnsanlar kendi istediklerine inanır gerçeklere değil. Ayrıca ölmeyi beklediğim bu hayatımı düzeltmene gerek yok." dedi ciddi bir ses tonu ile ve kafasını önüne çevirip tekrar duvarı izlemeye başladı.

"Kayıp prensesin seçim yaptığı gün, anneniz neredeydi?" dediğimde tekrar bana döndü.

"Yanımızda Sarayın aşçısı vardı ve beraber yemek yiyorduk o gün, tüm gün evdeydik." dediğinde şaşırdım.

"Aşçı neden bir şey söylemedi?" dediğimde alayla güldü.

"O öldü, annemden önceki gün." dediğinde her şey yerine oturmuştu.

"Teşekkür ederim. İsminizi öğrenebilir miyim?" dediğimde umursamaz bir tavırla konuştu.

"Ben Jen." dediğinde başımla onu onaylayıp az önce yaktığım meşaleyi duvara asıp evden çıktım.

Kafam çok karışmıştı ve bu durum hoşuma gitmiyordu. Atımı bağladığım yerden alıp üzerine bindim ve Saraya doğru sürdüm. Ben at sürerek bir yerlere giderdim ve herkes ilk başta bana farklı bakışlar atardı çoğu kişi ayıplardı çünkü kadınlar ata binemezmiş. Beni hâlâ ayıplayan Leydiler, Kraliçe ve halk değişmiyordu. Saraya geldiğimde Catherinanın kafasını okşayıp bağlamaları için bir hizmetliye verdim ve sarayın büyük merdivenlerinin çıkarak uzun koridora geldim. Kapılar arkamdan kapanınca uzun koridorları gezmeye başladım, belki bir şey bulurdum. Ben koridorda yürürken gelen tok sert ayak sesleriyle bulduğum ilk kapıdan içeri girip kapıyı kapattım. Girdiğim odaya bakmadan kulağımı kapıya yasladım. Sesler biraz az gelse de dinlemeye devam ettim.

"Bana sadece o gün yardım etsen yeter demştin" dedi Alice ancak fısıldayarak konuşuyordu her kim ile konuşuyorsa.

"Bizden şüpheleniyorlar ve eğer ki ben bulunursam senide bulmalarını sağlarım." diyen Amberlydi.

"Böyle anlaşmadık! Kral Elrod belki de öylesine bu sahte evliliği bitirmek istedi. Belki de Camellanın ölümü ile alakası yoktur." diyen Bellanın annesi yani Aliceydi.

Avuç içlerimi sıktığımı tırnaklarımın kan olmasından yeni fark ediyordum. Ellerimdeki kanları üzerime rastgele silerken onları dinlemeye devam ediyordum.

"Kayıp prenses dönmüş olmalı yoksa Elrod kendine bu kadar güvenmezdi. Eminim güvendiği kişi kızı kayıp prensestir." diyen Amberly doğru tahmin etmişti.

"Kraliçe mührün alındı nasıl araştırmaya devam edeceksin? Bütün halkın boynuna bakıp kılıç şeklinde doğum lekesi mi arayacaksın?" diyen Alice alayla konuştuktan sonra sinirle güldü.

"Alice, yeni bir plan yapacağız. Beni alt etmelerine izin vermeyeceğim. Camellayı nasıl öldürdüysem Elrod ve kayıp prensesi de öyle öldürürüm." dediğinde artık sabrım yoktu ve her şeyden emindim. Bu kadar kolay olmasını beklmesemde emindim.

Tam elimle kapıyı açacak iken saçım arkadan çekilince odaya bakmayı akıl edip saçımı tutan kişiye acıyla döndüm.
Oydu.

"Demek birileri kapı dinliyor."" derken tiksinerek bana baktı ve saçlarımı tutup havaya doğru çekince açıkta kalan boynumdaki doğum lekesini görüp kaşlarını çattı ve alayla güldü.

"Demek hep içimizdeydin." diyen Bellaya sert bir şekilde bakıp konuştum.

"Seni, aileni ve Amberlyi başta olmak üzere annemin ölmesine sebep olan herkesi tek tek öldüreceğim!" dedim bağırarak ve o yemek odasında sadece biz vardık.

Bella tuttuğu saçlarımı bıraksın diye ilk önce bir ayağına tekme atıp ellerimle kafamın üstündeki yani saçlarımı tutan elini alıp ters çevirdim. O bu hareketlerime karşılık vermek için diğer ayağı ile güçlü bir tekme atıp çevirdiğim elini benden kurtardı ve yemek odasının ortasındaki uzun masada tabak alıp bana doğru geldiğinde kafama atacağını anlayınca bir elimle tabağı tuttuğu elini tuttum ve tabağı kafamada kurmasını engelledim ancak fazla güç uyguluyordum ve bu yorucuydu üstelik o vazgeçemiyordu.

"Sende bir şeylerin gizli olduğunu biliyordum!" diyen Bella gülümseyerek elindeki tabağı yere attı ve tabağın kırılma sesine eşlik eden kapı açılma sesi ile arkamı döndüğümde çatık kaşları olan Amberly ve şaşırmış bir Alice vardı.

Kısa bir bölüm oldu. Galiba kitabı erken bitireceğim.

KAYIP PRENSES /TAMAMLANDI/Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt