3.2

15.4K 605 79
                                    

[aksa]

Kaan'ın beni getirdiği mekânda sakin bir şekilde yemeklerimizi yiyor, bir yandan da buraya geldiğimizden beri bizi neredeyse gözleriyle yiyecek olan 50'li yaşlarındaki kadınla bakışıyordum.

Sebebini anlayamadığım şekilde sürekli bizi izliyor ve telefonuyla konuşuyordu. Kaan restoranın sahibi olduğunu söylemişti ama yine de kadın sanki hiç işi yokmuş gibi sadece bizimle ilgileniyordu. Belki de annesinin arkadaşı olduğu içindi, bilemiyordum.

"Ortam hoşuna gitmedi, değil mi?"

Kafamı iki yana sallayarak "Balık ekmek yemeye gitmeyi tercih ederdim," diye cevapladım. Ardından ağzımdan patavatsızca çıkan cümleyi idrak edip utançla ellerimi ağzıma kapattım. Beni yemeğe çıkarmayı düşünmesi bile benim için yeterliydi oysaki.

Kaan yüzündeki sinir bozucu gülümsemeyle bana bakarken "Bir sonraki sefere artık," diye cevap verdi. Elindeki bıçakla sipariş ettiği eti kesip ağzına attıktan sonra ekledi. "Yemeğini ye kalkarız. İstersen daha sakin bir yere geçeriz."

Başımla onaylayıp sipariş ettiğim soslu makarnayı çatala dolayıp yedim. Hissettiğim tatla gülümserken "En azından makarnaları güzelmiş," diye mırıldanmadan edememiştim. Cidden harikalardı.

İki gün sonraki kontrol hakkında yaptığımız planlar ve sohbetlerle geçen bir yirmi dakikanın ardından Kaan yemeğini bitirmiş, hesabı istemişti. Ben de birkaç çatal daha aldıktan sonra artık yiyemeyeceğim kanısına vararak çatalı bir kenara bıraktım. Çok fazla yemiştim.

"Kalkalım mı?"

Başımla onu onaylarken o birden elini yüzüme doğru uzatıp baş parmağını dudağımın kenarında gezdirdi. Şaşkınlıkla ne yaptığını idrak etmeye çalıştığımda parmağını dudağına götürmesiyle makarnanın sosunun bulaştığını anlamakta zorlanmamıştım.

Bakışlarımı ondan kaçırarak masanın üzerinde duran siyah peçeteyi elime alıp dudağımın kenarını gelişigüzel temizledim. Kaan daha fazla uzatmadan ayağa kalktığında ben de sandalyeye bıraktığım deri ceketimle çantamı almak için hareketlendim. Lakin onun birkaç adımda yanımda bitmesiyle duraksamak zorunda kalmıştım.

"Sana yardım edeyim."

Ceketimi elimden alarak üzerime giymeme yardımcı oldu. İşini bitirmesinin ardından elini belime yerleştirip beni çıkışa doğru yönlendirdi. Bense hâlâ daha yaşanılanların şokundaydım. Bugün beni hareketleriyle fazlasıyla şaşırtmayı başarmıştı.

Ben onun davranışlarını sorgularken ne ara arabada yerlerimizi aldığımızı bile fark edememiştim. Kaan arabayı çalıştırıp harekete geçtiğinde ben de dışarıyı seyretmeye başladım. Ancak aklımda bir anda yer edinen şeyle dışarıya odaklanmak oldukça zor bir hâle geliyordu.

En sonunda dayanamayıp aniden "Kaan!" diye çıkıştım. Sesim birazcık yüksek çıkmıştı ama o buna takılmadan "Efendim?" dedi.

"Benim canım yine baklama çekti. Yemeye gidelim mi?"

Kulaklarıma kahkaha sesi ulaştığında neyin komik olduğunu sorgulamadan edemiyordum. Kaşlarımı çatıp "Neye gülüyorsun?" diye sorduğumda ondan da cevap gecikmemişti.

"Çok güzel baklava diyorsun."

Benim yanlış söylediğimi üzerine baskı yapa yapa belirtmiş, hâlâ daha yüzünde yer edinen gülümsemeyle yolu takip ediyordu. Oflayıp kollarımı göğsümde birleştirdim ve "Ben baklama demek istiyorum, sana ne," diye inatlaştım.

"Tamam güzelim, bir şey demiyorum. Gidelim bakalım baklama yemeye."

"Yanına bir de dondurma istiyorum."

"Ona da tamam."

Verdiği cevaba karşılık gülümsedim. Selen'in bu tür durumlara karşı her zaman söylediği bir lafı vardı: İşte böyle yola getirirler adamı...

floral // baby ✓Where stories live. Discover now