4.1

15K 581 94
                                    

[kaan]

"Sence şu an beni duyuyor mudur?"

Aksa'nın hafif şişmiş olan karnına elimi yerleştirmiş, merakla karnına bakıyordum. Bir yandan da sanki sorduğum soruya Aksa değil de bebeğimiz cevap verebilecekmiş gibi tetikte bekliyordum.

Aksa bezgin bir nefesi dışarıya verdiğinde "Ben ne bileyim?" diye huysuz çıkan sesiyle cevap verdi. Bense onu umursamadan karnına biraz daha yaklaştım.

Şu an onun oturduğu koltuğun dibine çökmüş bir şekilde karnıyla bakışıyordum ve ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sadece bu anın tadını çıkarmaya çalışıyordum.

"Belki sesime alışır. Daha çok mu konuşsam?"

"Bebeğim senin bir saattir anlattığın lise anılarını dinlemek zorunda değil."

Bakışlarımı karnından çekip yüzüne çevirdim. Kaşlarımı çatmama engel olamazken "Bebeğimiz," diye düzelttim onu. Ardından karnına ufak bir öpücük kondurarak oturduğum yerden doğruldum.

Koltukta, hemen yanında yerimi aldığımda Aksa da göğsüne kadar sıyırdığı kazağını düzeltmekle meşguldü. İşini bitirir bitirmezse bakışlarını bana çevirdi ve "Artık gitsen iyi olacak," dedi.

"Biraz konuşsak?"

"Şu an hiç sırası değil, Kaan."

Uzanıp elini avuçlarımın arasına aldığım sırada hızla geri çekilip ayağa kalktı. Benden kaçıyor olması sinirlerimi bozsa da hak ettiğimi bildiğim için sesimi çıkarmadım.

"Neden ısrar ediyorsun? Sadece bir kere benim ne istediğimi umursa. Çok zor olmamalı."

Bir şey söylemeyip ben de oturduğum yerden ayaklandım. Birkaç adımda onun karşısında yerimi alırken "Sana kendimi affettirmek için çabalıyorum, Aksa. Yaşanan sorunları düzeltebilmemiz için konuşmamız lazım," diye sakince konuştum.

"Tamam, ben de şu an konuşmanın sırası olmadığını söyledim. Şimdi git artık buradan."

"Bana ne yapıp yapmayacağımı söylemezsi-"

Birden lafımı kesip "Sana git diyorum!" diye âdeta çığırdığında gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Beni zıvanadan çıkartmaya çalışıyordu, başarıyordu da.

"Sakinleş, bebeğimize zarar vereceksin."

"Çok mu umrunda sanki?!"

Aynı şekilde yüksek sesle konuşmaya devam ettiğinde artık kendime engel olamamış, "Umrumda!" diye bağırarak karşılık vermiştim. Onun rusça bir şeyler söylediğini işitiyordum fakat ne söylediğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Büyük ihtimalle küfrediyordu.

"Benimle anlayacağım dilde konuş."

"Bana emir verme!"

Birkaç adım daha atıp aramızdaki mesafeyi iyice yok ettiğimde onu kollarından tutup kendime doğru çektim. Gözlerimi gözlerine sabitlerken "Amacın ne senin Aksa? Birden niye bana yükleniyorsun?" diye sordum. Ondan da cevap gecikmemişti.

"Çünkü bu kadar ilgisiz olmandan nefret ediyorum. Hep çabaladığını söylüyorsun ya sadece mesaj atmakla olmuyor o işler! Çok istiyordun madem beni görmeyi, neden daha fazla uğraşmadın Kaan?"

"Beni yalnız kalıp bir şeyleri düşünmeye iten sendin! Ne yapmamı istiyordun?"

"Ben geceleri mide bulantısından uyuyamazken, kusmaktan bitkin düşerken, canım bir şey istediğinde hiç kimseyi uğraştırmak istemediğim için söyleyemezken yanımda ol istiyordum!"

Söyledikleri beni birkaç saniye duraksattığında diyecek hiçbir lafım olmadığı için sessiz kaldım. Karşımda öylece ağlıyor, içindeki tüm birikmişlikleri tek tek döküyordu. Bir ayın ardından beni karşısında görünce artık dayanamayıp patlamış olmalıydı.

"Hâlâ daha ç-çabaladığını söy-leyebilir mis-"

Cümlesini tamamlamasına izin vermeden bir anlık dürtüyle onu kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Tüm hıncımı çıkarmak istercesine onu öperken Aksa da çok geçmeden bana karşılık vermeye başlamıştı.

Biz sanırım öpüşüyorduk. Hem de ciddi ciddi...

floral // baby ✓Where stories live. Discover now