-3-

3.4K 169 338
                                    

Selamlar ben geldimmm... Kitabımın keşfedilmesi için vote ve yorumlarınıza ihtiyacım var. Lütfen unutmayın. Şimdiden teşekkürler ve keyifli okumalar. 

♱♱♱ 

      Nehir sabahın erken saatlerinde karakolda yine gözaltına alınan aynı ikiliyi karşısında görünce omuzlarını düşürdü. "Başımın belaları." dedi. Polis arkadaşları, onun isteği üzerine ofisine Uzay ve Atlas'ı getirip bırakmışlardı. Onları ifade odasında sorgulayacak kadar bile önemsemiyordu.

"Bugünümü de sizinle heba edeceğim." Bu iki genç herkes tarafından kasabanın serserileri olarak bilinirdi. Nehir onlarla uğraşmaktan sıkılmıştı. Kollarını bağlayıp kalçasını masasına yasladı. Sonra diğer polis memurlarına başıyla gitmelerini emretti. Onlarla yalnız kalmak istiyordu.

Polisler çıktıktan sonra kapının önünde dikilen ikili bakışlarıyla etrafı inceliyor gibi yapıyorlardı. Maksatları Nehir'le göz göze gelmemekti. Kadının çalışma masasının ardında boylu boyunca pencere ve iki tane dekor saksı vardı. Atlas yukarı katlanmış stor perdenin sallanan zincirine, Uzay ise yanındaki demir dosya dolabına göz gezdiriyordu.

Atlas kelepçeli bileklerini kaldırıp ensesini kaşırken başını eğince Nehir'le göz göze geldi. "Ah Bayan Kılıç!" dedi yapmacık bir şaşkınlıkla gülümseyerek. Nehir onların gözünü korkutmak için kelepçe taktırmıştı. "Bu ne sürpriz!" Kadın dakikalardır onların kendisine bakmasını bekliyordu.

Kollarını bağlamış olan Nehir'in yüzünde mimik oynamamıştı. Uzay onu dirseğiyle dürtünce Atlas sırıtmayı bıraktı.

Nehir masasının karşısındaki koltukları gösterip "Oturun!" dedi. Sesinden tahammülsüzlüğü anlaşılabiliyordu.

İkiletmeden koltuğa oturdular. Nehir de masasının arkasına dolandı ve kağıtları karıştırmaya başladı.

Atlas meşgul olan kadına "Bu kelepçeler gerekli mi gerçekten?" diye sordu. "Sonuçta katil ya da tacizci deği..." 

Sonunda kağıtların arasında aradığını bulan Nehir, masaya vurarak önlerine bir fotoğraf bıraktı. Gençlerin ikisi de irkilmişti. Onlardan bakmalarını emredince ikisi de eğilip fotoğrafa baktı. Çaldıktan sonra haşat edip yerine bıraktıkları aracın bir fotoğrafıydı. Onlar korku dolu gözlerle fotoğrafı incelerken önlerine birer birer farklı açılardan çekilmiş fotoğrafları bırakıyordu. 

Atlas sanki daha önce hiç görmemiş gibi "Ah!" diyerek yüzünü buruşturdu. "Fena canına okumuşlar arabanın."

Uzay, arkadaşının anlamsız çabalarından dolayı bir şey demeye cesaret edemiyordu. Bizi boka batırıyorsun. Kendisi sessiz kalmayı tercih edip başını eğdi ve gözlerini saçlarının ardına gizledi.

"Çalıntı." diye söze başladı Nehir. Uzay'ın bakışlarını kaçırması dikkatini çekmişti. "1985 model Mercedes-Benz W124 Sedan. Sabah yedi sularında harap halde sahibinin evinin önünde bulundu." Problem odaklıydı.

Uzay, Atlas daha ağzını açamadan lafa karışıp "Peki bunun bizimle ne ilgisi var komiserim?" diye sordu.

Nehir sorusu üzerine önlerine bir fotoğraf daha bıraktı. Siyah beyaz renkli fotoğrafın dün gece, uzaktan yakınlaştırılıp çekildiği çok açıktı. Görüntü kalitesi çok kötüydü. Fotoğrafta Mert, Atlas ve Uzay'ın arabayı, sahibinin evinin önüne park ettikten sonraki halleri yakalanmıştı. Fotoğrafı çeken kişiye sırtları dönük olduğu için yüzleri görünmüyordu.

"Ve onların biz olduğunu mu düşündünüz?" diye yalan söylemeye çalıştı Uzay. Fotoğrafın renksiz ve kalitesiz olması onlar için bir avantajdı. Tüm bunlar çeken kişi tarafından düşünülmüştü.

ZEHİR [+21]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin