-4-

2.5K 138 163
                                    

 Yeni bölümmmmm canlar Lütfen hayalet okur olmayın artık :( Hiç vote atmıyorsunuz, keza aynı şekilde yorum da gelmiyor. Bi' oyu çok görmeyin o kadar emek veriyorumm :( 

♱♱♱

       25 Nisan Pazartesi

        (9 yıl önce)

    Antonio Vivaldi'nin unutulmaz eserlerinden biri olan Dört Mevsim konçertolarının ilki, Bahar sonatının tanıdık tınıları kulağına ilişti. Zengin bir iş adamı olan Atahan Güven, salonun ortasında dizilmiş bale yapan yapan küçük kızlara göz gezdiriyordu. Hepsi tütü giymişti.

Duvarlara monte edilmiş aynalar, hareketlerini yansıtıyor, pencereden sızan güneş ışığı salonu altın rengi bir ışıkla dolduruyordu. Bale öğretmeni, her biri sanki küçük birer kuğu gibi oradan oraya salınan kızlara eşlik edip doğrusunu gösteriyordu.

Atahan, sosyete tarafından tanınan ve işinin ehli bir galericiydi. Sattığı tüm arabaların sahibiydi. Yatırım planlamalarını iyi yöneten ve sağlam bir sermayeye sahip olan bu adam, insanlar tarafından saygı görüyordu.

Küçük balerin kızların arasında kendi kızını göremeyince kol saatine baktı. "Neredesin be güzelim." diye yakındı kendi kendine. Ardından ellerini kumaş pantolonunun ceplerine sokup sabırsız bekleyişini sürdürdü.

Nihayet salonun ilerisindeki kapıdan Atahan'ın asistanı çıktı. Omzundan tutarak destek olduğu kızı Manolya'yı ona getiriyordu. Kadın saçlarını resmi bir şekilde başının arkasında topuz yapmıştı ve takım elbise giymişti. Kalın çerçeveli, kemik gözlük takıyordu.

Atahan kızını görünce gülümsedi fakat kendinin aksine Manolya hiç mutlu görünmüyordu. Onu üzgün görünce yüzü asıldı. Oysa tıpkı seyredip özendiği ve çok sevdiği çizgi filmlerdeki prensesler gibi olmuştu.

Sarı saçları tepeden sıkıca toplanmıştı. Pembe bale pabuçları ve pembe tütüyle çok tatlı görünüyordu. Yoksa şimdiye kadar kendini hiç aynada görmemiş miydi? Atahan mutlu olmamasına şaşkındı.

Nihayet yanına vardıklarında "Atahan bey, ne yaparsam yapayım ikna edemedim." dedi asistanı.

Atahan tebessüm edip başını salladıktan sonra Manolya'nın önünde çömelip ellerini omuzlarına koydu.

Asistan onları yalnız bırakmak için salonun kulisine yönelip yanlarından ayrılmıştı.

Gözleri dolu dolu olan küçük Manolya her bir gözyaşı döktüğünde Atahan'ın kalbi parçalara ayrılıyor, onu bu şekilde üzgün görmeye dayanamıyordu.

"Baba eve gitmek istiyorum." dedi. Başını eğmiş gözlerini ovuyordu.

Adam yüzüne sevecen bir tebessüm yerleştirip, kızının mavi gözlerinden tombul yanaklarına süzülen yaşları sildi. Yanaklarını okşadı. "Bunun için çok hevesli olduğunu söylemiştin tatlım." Sesi kadife kadar yumuşak ve kibardı. İçindeki korkuyla savaşmasına olanak sağladı.

"Diğerleri kadar iyi değilim." Kelimeler hıçkırıklarına karışıyordu. "Düştüm biliyor musun?" Arkasına dönüp diğer küçük kızlardan birini işaret etti. "Meryem bana güldü."

Atahan derin bir nefes alıp verirken ellerini tekrar omuzlarına indirdi. "Elbette düşeceksin." dedi. "Gün gelecek onlar da düşecek. Bu öğrenmenin bir parçası." Söylediklerinin yetersiz bir teselli olduğu Manolya'nın ağlamaya devam etmesinden belliydi. "Yapabileceğini biliyorum." dedi Atahan da ısrarla. "Sana ne kadar güvendiğimi biliyorsun." Ona elinden geldiğince destek olmaya çalışıyordu.

ZEHİR [+21]Where stories live. Discover now