❦ BÖLÜM -16-

804K 1K 42
                                    

Hellö 💦

Dudakları hareketlenip usta bir şekilde alt dudağını dişlerinin arasına alan adama karşılık heyecandan kasılan kadına, kollarını daha da sıkılaştıran adam, Hamra'nın bacaklarını etrafına sarmasına neden oldu.

O an, ikisi de için de dünya durmuş gibiydi. Genç adam, usta dudakları ile ona yön veriyor kadın ise nefeslerini düzene sokmaksızın kendisini adama daha da yakınlaştırmak için bedenini ona yaslıyordu.

Kısa bir an uzaklaştılar. O kadar kısaydı ki Ahzal, bu uzaklaşmadan hoşlanmayıp onu daha da kendisine çekmişti. Denizin ortasında, gecenin bir yarısı öptüğü bu kadın, uzun zamandır hissetmediği her hücresini hissetmesine neden olurken doyuma ulaşmak için tatlı dudakları emiyordu ama doyuma ulaşmak şöyle dursun, gittikçe kollarındaki kadına daha da aç olmaya başladığını fark etti.

Elleri belinden yavaşça kalçasına kaydı ve bikininin açıkta bıraktığı çıplak bedeni hoyratça avuçladı.

Genç kadın, bedeninde dolanan ellerin yabancılığına kısa sürede alışmışken kendisini uzaklaştırabileceği herhangi bir engel göremiyor aksine daha da yakınlaşmak istiyordu. Öyle güzel öpüyordu ki adamın, parmaklarını ne zaman geçirdiğini bilmediği saçlarını çekerken bulmuştu kendisini.

Öpüşmeleri, nefes nefese kaldıkları o an yavaşça uzaklaşmalarıyla son bulmuştu. Bedenleri heyecandan ne olduğunun farkına varmaksızın kıpır kıpırken Ahzal, ışıldayan gözlerle o mavi gözlü kadına baktı. Karnında bir kasılma yer edinirken bedenindeki gerginliği yok saymak için derin nefesler almaya devam etti.

Hamra, kendisine bakan adamın gözlerine karşılık utançla gözlerini kaçırdı. Ondan uzaklaşmak istedi ama denizin ortasında olduklarının farkına vardığında bu isteği son buldu. Adama hâlâ kollarını sarmışken ondan uzaklaşmaya çalışmak saçmalıktı. Sıcacıktı ve kahretsin ki kendisine dokunmasından, öpmesinden çok hoşlanmıştı.

"Beni kıyıya götürür müsün?"

Utanarak dile getirdiği sözlerinin ardından Ahzal, gözlerini kendinden kaçıran kadına bakmaya devam etti. Ne güzeldi. Beyaz teni ay ışığında bile parıl parıl parlıyor, az önce dudaklarının arasında emdiği dudakları ise dolgun bir şekilde gözlerine hitap ediyordu. Ama yaptıkları yavaş yavaş aklına dank ederken onun kim olduğu aklına geldi.

Hamra da tam olarak bunu düşünüyordu. En yakın arkadaşının abisini öpmüştü. En kötüsü de kollarını sarmayı bırakamadığı bu adam, dün akşam ona hayatında duymadığı sözler söyleyerek kötü ithamlarda bulunmuştu.

Ahzal, isteğini geri çevirmedi. Onu kısa süre içerisinde ayaklarının değeceği yere kadar getirdi ve getirmesiyle boynundaki kollar anında kendisinden uzaklaştı. Bundan hoşlanmadı. Bedeninden giden kadının kendisinden uzaklaşması anında sinirlerini bozmuştu ama bu konu hakkında tek kelime edemedi.

Hamra, denizden çıkıp havlusuna can simidi gibi sarılırken dönüp adama baktı. O da hemen arkasından gelmiş, yan taraftaki havluya uzanıyordu. Kusursuz vücudu, havluya uzanırken bile gergin bir şekilde dururken gözlerini üzerinden aldı ve daha fazla onun karşısında durmak istemediği için o sözleri dile getirdi.

"Ben gitsem iyi olacak. Size iyi akşamlar." dedi ve Ahzal'ın itiraz etmesine izin dahi vermeden ilerlemeye başladı. Genç adam da itiraz etmeyecekti zaten. Utançla kıvranan kadının hâlinin farkındaydı. Onun kendisinden uzaklaşması demek, onu yine öpme isteğinin de yok olması demekti. Kahretsin ki karşısındaki kadın kim olursa olsun, onu yeniden öpmeyi isteyecek kadar çok etkilenmişti.

Odasına girip kendisini anında soğuk duşa atan genç kadın, birkaç saat olayın etkisinden çıkamadı. Onu öpen adamın dudakları, sanki hâlâ dudaklarının üzerindeymişçesine hissediyor, o anı aklından bir türlü silemiyordu. Kahretsin ki çok güzeldi. Hayatındaki en iyi öpüşme olabilirdi ama bunu kesinlikle patronuyla yaşamayı düşünmüyordu. Kahretsin, Demre'ye şimdi ne diyecekti? Denizin ortasında yanlışlıkla kendimi abinle öpüşürken buldum, mu? Ah! Demre onu doğrardı.

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now