BÖLÜM -36-

965K 10K 9.4K
                                    

Hellö 💦

İyi bayramlar. Sınır geçilmeden size bayram şekeri yolluyorum. Belki kısa süre içerisinde sizi başka bir sürprizle daha karşılayabilirim :)

Güzel bir melodinin andırdığı en güzel şarkı, en güzel ses ve en güzel insan... Bir kadını ne etkileyebilirdi onca zaman, yaşadığı süre zarfı içerisinde? Ölüm, keder, yalnızlık, özlem... Aşk?

Aşk, kelimeleri boğazına dizen en güzel ve en mükemmel hura gibi parıldıyordu gözlerinde. İnanamadığı, konduramadığı nefesini tutmasına neden olan o gerçeklerin bir an bile olsa dünyayı durdurduğuna inandığı o anlar... O güzel zümrüt yeşillerinin içerisinde bir yabancı gibi kaybolmayı diledi nedensizce. Nefesini bedeninde hapsetmek ve ömür boyu onun gölgesinde yaşamak. Dudaklarının kıvrımlarına kondurduğu o muzip gülümseme, gözlerinin kenarındaki kırışıkların anlamı olmak istedi. Nefesi olmak istedi bu adamın. Dudaklarının arasından aşk kelimesi çıktığı ana hapsolup orada hayat bulmak istedi.

Teninin üzerindeki titreşim ve nefesindeki boğukluk... Boğazına inen yumru ve karnındaki o inanılmaz havai fişek gösterisi... Bir yay gibi gerilmiş, bir insan kadar yalnız hissetmişti kısa süre içerisinde. Sanki bu adamla bir olmuştu. Sanki bedenleri o an gerçek bir anı yaşarcasına birleşmiş ve her şeye hazır olmuştu. Kollarını ona sarmak ve bütün heyecanını onunla paylaşmak istiyordu. En basitinden çığlık atmak ve bu duyduklarını dünyaya haykırmak ama şaşkın ve konduramayan yanı ona hemen dibinden el sallıyordu. Neydi bu? Nasıl olurdu? Ahzal Remizade, kendisiyle aşk konusu üzerinden mi ilerliyordu? Aşkını mı ilan etmişti yoksa aşk yapmaktan mı bahsetmişti?

Ne önemi vardı ki? İlk defa, aklının almadığı bir gerçekle sınanıyordu. İçini inanılmaz derecede ısıtan o düşünce ile harmanlanıyor, küçüklüğünde annesine hissettiği güvenle okşanıyordu. O zümrüt yeşillerinde önemsenmeyi görmüştü çünkü. Sahiplenmeyi, sevmeye dair o küçük kırıntıları...

Ne güzel düşünüyordu, ne içten bakıyordu öyle kendisine. Ah, bir de içinde biten yangını görse yine bakar mıydı kim bilir? Yine tutar mıydı bu şekilde elinden ve yine bekler miydi o önemli hazır olunan anı?

Dudaklarını aralarken o an fark etti uzun süredir nefes almadığını. Hızlı bir nefes çekti içine. Zonklayan dudakları, az önce olan her şeyin haberini veriyordu. Dilini üzerinde dolandırıp yine onun tadını almak istedi. Uzanıp yine ellerini omzuna dolamak ve bedenini ona yaslamak...

Ne garip bir dürtü, ne garip bir hissiyattı bu böyle? Anlamıyordu. Aklı basmıyordu. Bu adamın yanında hayatında duymadığı tatları keşfediyor olmak aklını başından alıyordu.

"Ben... Teşekkür ederim." diyebildi titreyen sesiyle.

Kendisine içtenlikle bakan o adam ise meraktaydı. Dikkatle her ayrıntısıyla mimiklerini izliyordu. Ne düşünüyordu, ne hissediyordu acaba? Söylediklerinden korkmuş muydu yoksa utanmış mıydı? İkincisi muhtemeldi ama söz konusu bu kızıl hatun olunca işler karışıyor, aklı çalışmıyordu.

Uzandı. O yumuşacık sesli kadının kollarını tuttu ve yavaşça okşadı. Şeytan biliyordu ya, bu kadını yeniden o yatağa yatırıp neler yapmak istiyordu. Yine de beklemek, yapmaktan daha zevkli gelmişti o an gözüne. Daha içten, daha güzel ve sıcak...

"Ama bu seninle uyumak istemeyeceğim anlamına gelmez." dedi dudaklarına hızlı bir gülümseme yerleştirerek. Genç kızın utanç duyduğu o zaman dilimini ortadan kaldırmak istiyordu. Öyle de oldu zaten.

Hamra şaşkın şaşkın başını kaldırıp adama baktığında kirpiklerinin hafif nemli hâliyle gözlerinin harelerini sundu.

"Ama..." diye itiraz etmek istedi ve o an fark etti ki bu adama artık itiraz etmeye mecali, bahanesi kalmamıştı. Daha az önce hayatında hiç olmadığı kadar, kimseyle... Samimi olmuştu bu adamla. Şimdi ne olacaktı? Birlikte uyumamak için onu itekleyecek miydi? İmkânsızdı. Bunu, kendisi de en az onun kadar istiyordu.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin