◆20◆

6.1K 571 97
                                    

"Seveceksen Mecnun gibi sev kavuşamasan da yolunda öl, illa bir şehir olacaksan Ankara gibi ol."

❊❊❊

Ağzıma attığım reçelli ekmeği zorla yutuyordum. Düşüncelerim kara bulut misali üstüme çökmüştü. Batın'ın başkasından hoşlandığı hakikati, içimi yiyip bitiriyordu.

'Leyli de yâr loylu da yâr.'

Koray bana yalan mı söylüyordu? Fakat bu konuda neden yalan söylesin ki?

'Loy loy loy.'

Batın gerçekten başka birisini mi seviyordu?

'Bilmem yâr kimi sever.'

"Ya kapatın şu radyoyu!" diye sinirle çemkirdiğimde amcam enseme yalandan sertçe vurdu. "Kes velet." dedi sahte bir sinirle. İnadına sesini biraz daha açtığında moralim bozulmuştu. Rahat rahat acı çekemiyordum. Tabii ki Selda Bağcan severdim ama şu an sırası değildi.

Buğra kavgadan kalma yarasının kabuk bağladığı dirseğiyle hafifçe dürttü. Ona baktım, 'bir sorun mu var' dercesine kaş işareti yaptığında dudak büzerek "Yok." dedim. Mutsuzluğum kırk kilometre öteden anlaşılırdı. Buğra haklı olarak bana inanmayarak "Yalancı." diye mırıldandı. "Sofrada krep varken iki saattir reçelli ekmek kemiriyorsun." demesiyle yaptığım eylemin farkına yeni vardım. Masaya baktım. Evet, cidden önümde bir tabak krep vardı.

"Dün birisi bir şey mi dedi?"

Dün neler olmadı ki...

Omuzlarımı kaldırıp indirdiğimde önce yanaklarını şişirdi ardından derin bir nefes verdi. "Söylesene oğlum!"

Neyi söyleyecektim? Yakın bir zamanda tanıştığım insanın birden beni öptüğünü ve bir açıklama yapmadan gittiğini sonra da bizzat kardeşinden onun aslında başka birisinden hoşlandığını öğrenmemi mi söyleyecektim?

Aklımdan geçenlerle kafamı silkeledim. Bunları anlatsam Buğra kafayı yer, bir hışımla sofradan kalkıp Batın'ı dövmeye giderdi. Elbette dövüş esnasındaki Batın'ı gördükten sonra Buğra'ya olacakları az çok tahmin edebilirdim.

"Batın mı sorun?"

Sorun Batın mıydı, ben miydim? Bir öpücükle hemen ona kapılacak mıydım? Benimle oynayacak mıydı? Böyle bir insan değildi ki.

Böyle bir insandı belki. Kaç gündür tanıyordum ki onu?

Hiç düşünmeden ayağa kalktım. Tek başıma düşünmeye devam edersem kahvaltıda kafayı yiyecektim. Buğra'ya anlatamazdım, homofobik olmadığını bildiğim hâlde. Dediğim gibi, kötü sonuçlara sebep olacak bir hamle yapabilirdi. Kuzenimin bana arkamdan seslenmesini aldırmadan vestiyerdeki telefonumu elime aldım. Dış kapıyı açtığımda "Biraz hava alacağım." dedim ve cevap beklemeden kapıyı kapattım. Apartmanın basamaklarını inerken telefonumdan rehberime girdim. Aklıma gelen tek kişiyi aradım.

"Alo."

Duyduğum kız sesiyle gülümsedim, binanın bahçesine varırken. "Nasılsın?" diye sordum ve bahçenin çardağına oturdum. Karşı taraftan şaşırdığı belli olan ses tonuyla bir cevap geldi.

"İyiyim de, hayırdır? Bir şey mi oldu?"

"Birçok şey..."

"Kötü... şeyler mi? Sesin iyi gelmiyor sanki."

"Telefonda bile sorgundan kurtulamıyorum." dedim işi şakaya vurarak. Fakat o ciddiydi. "Bir tanem, Onur, iyi misin kuzum?"

Şefkatle kulağıma erişen sesiyle gözlerimin dolduğunu hissettiğimde yukarı baktım, kafamı geriye yaslayarak. "Bilmiyorum." dediğimde sesimin titremesine engel olamadım. "Buraya geldiğimden beri başıma neler geliyor, bilmiyorum!" Birden bire duygusallaşmamın sebebi, içimdekileri birisine dökmenin sevincini ve alacağım yanıtların canımı yakacağı olasılığını düşünerek üzülmeyi aynı anda yaşamamdı.

Angaralı (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin