◆6◆

6.9K 595 120
                                    

"Hayat sensiz 0'ın 6'nda!"

❊❊❊

"Ananı sikeyim, sırtım!"

"Ne dedin sen?"

"Duvarın anasından bahsettim abi." dedim az önce beni duvara yapıştıran it herife. Yakamdan tutup parktaki tünelden çıkarmıştı beni ve ara sokaklardan birine doğru sürüklemişti. Şu an burada temiz bir dayak yesem kimsenin ruhu duymazdı. Ama hayır, kardeşim Kardelen bugün gelecekti ve ağzı burnu kaymış bir şekilde onu karşılamak istemiyordum. Hem amcam da üzülürdü.

"Bak abi, vallahi işler böyle olsun istemedim. Sadece atıştık—"

"Kes." Kafasını bana doğru eğdi. Şu an birilerinin beni kurtarması için götümü bile verirdim.

Abart amk.

"Nerelisin sen?"

Ütopya. Selena'ya yardım için geldim.

"İstanbul."  Kaşlarını çattı. "Ama hep Ankaralı olmak istemişimdir!"

"Mal mısın?"

"Biraz."

Ne diyorsun Onur? Ne saçmalıyorsun?

Kendi kendine gülmeye başladı. Gülünce fark etmediğim gamzeleri ortaya çıkmıştı. Fena herif değildi aslında. Şöyle sırıtarak gezse bütün kızlar düşerdi.

"Salaksın sen harbi." Aniden gülmeyi kesti. "Kardeşime bulaşacak kadar salaksın."

Tatlı tatlı gülüyordun hacı, devam etseydin keşke.

"Angaralı'yım oğlum ben." dediğinde suratındaki ifadeden anladığım tek şey, ona bulaşmazsam hayatımın sorunsuz bir şekilde ilerleyeceğiydi.

Hani insanlar Ankaralılar'ın k'leri g diye okuduklarını iddia edip dalga geçerlerdi ya. İşte şu an bu adamın Ankara ağzı bana hiç komik gelmiyordu.

Hadi bırak beni!

"Ne kokuyorsun la sen?"

O kadar çabuk konu değiştiriyordu ki hızına yetişemiyordum.  "Ne kokusu?" diye sordum o üstüme biraz daha eğilirken. Ecel teri döküyordum ve it herif bana kokudan bahsediyordu.

"Siktir, boş ver." dedi geriye doğru çekilirken. "Koray ile aranızda ne geçtiyse sebebi umurumda değil. Ama sakın bir daha kardeşimle uğraşma." Ela gözleriyle tehdit edercesine bakıyordu ki zaten tehdit etmişti.

"Ama..."

"Ama?"

"Ama o da bana laf atmasın..." dedim sesimin masum çıkmasına özen göstererek. Becerdiğimi sanmıyordum.

Bir kez daha güldü kodumun Leonardo Dicaprio'su. "İletirim." dedi sadece. Utançtan yerin dibine girebilirdim. Ellerini montumun yakasından çekmesiyle pembe dizilerdeki pozisyonumuzdan kurtulduk. Rahat bir nefes verdim.

Bu kurtuluş nefesini çok erken vermiştim. Batın hâlâ yanımdan ayrılmamakta ısrar eder gibi karşı duvara yaslandı ve cebinden bir paket sigara çıkardı. Rastgele bir dalı aldı. Paketi tekrar yerine koyup diğer cebini yokladı.

"Hay sikeyim." diye mırıldandı. Biraz daha aradıktan sonra utanmadan onu izlemeye devam eden bana baktı. "Çakmağın var mı İstanbullu?"

"Kibrit var."

Kaşlarını çattı. "İyi ver bakalım." dedi ardından tekrar gülümseyerek. Fazla gülümsemeye başlıyordu. Önceki halinden eser yoktu. Bipolar olduğunu düşünmeye başlıyordum.

Hemen arka cebimde duran kibrit kutusunu içtenlikle ettiğim tüm dualarımla aldım. İçinde kalmamışsa sap gibi kalırdım. Neyse ki kutuyu açtığımda iki-üç çöp kaldığını gördüm. Bir tanesini alıp yaktım. Yanan kibritin ateşini kullanarak onun uzattığı sigarayı yaktım.

"Niye çakmak taşımıyorsun?" diye sordu dumanı içine çekmeden önce.

"Sigara içmiyorum."

"Kibrit ne için?"

"Kokusunu seviyorum."

"Garipsin." dedi ve sustu. Sessizlik içinde sigarasını içmeye devam etti. Ben de büyülenmiş gibi onu izliyordum. Az önce beni yerden yere vuracağını düşündüğüm uzun parmakları sigarayı nazikçe tutuyordu. Ela harelerinde öfkeden eser yoktu. Yüzüne biraz daha dikkatli baktığım her seferinde hayran olacak başka bir ayrıntı yakalıyordum. Tanıdık bir yüzü vardı ve Koray'a benzeyen tek yanı hokka burnuydu. Kesinlikle Koray'dan daha yakışıklıydı. Fotoğrafını çekip odamın duvarına yapıştırsaydım sıkılmadan izleyebilirdim. Ne düşündüm ben?

Onu gerçekten rambo atletli bir kabadayı olarak beklerken tam aksi durumda görünce İlker'in dediği gibi feleğim şaşmıştı. Sadece düz gri bir tişört giymiş olmasına rağmen fiziğinin güzelliğiyle birlikte ona ayrı bir hava katıyordu. Bu adam yaşıtım olsaydı ve onunla aynı okulda olsaydım kesinlikle hasetlikten geberirdim.

Boğazıma yapışacak olan adam hakkında düşünmeye devam ediyordum ta ki telefonum çalana kadar. Ekranda "Buğra Aygırı"  yazısını görünce sinirlendim. Pezevenk, şimdiye kadar neredeydin?

"Alo."

"Am—" Küfür edecektim ama nedense Batın'ın duymasını istemedim. Belki onun gözünde İstanbul beyefendisi profili oluştururdum. "Ama n'aptın sen ya Buğra? Niye arayıp sormuyorsun hiç?"

"Ne diyorsun oğlum? Küfür etmen falan gerekmiyor mu senin? Lan yoksa Batın seni o kadar çok dövdü ki şoka mı girdin?"

"Tamam, sus. Neredesin?"

"Parkta. Çekirdek çitliyorum."

"Ne tatlı..." dedim sinirli ses tonumu bastırmaya çalışarak. Başka bir şey demesine izin vermeden suratına kapattım. Biraz daha konuşsak ikimizin ortak sülalesine giderdi muhabbet. Son kez Batın'ın suratına baktım. Kafası benim olduğum tarafa dönük bile değildi. Fırsattan istifade ederek parkın olduğu tarafa döndüm. Tam ilerliyordum ki Batın'ın sesiyle durdum.

"Yarın, okuldan çıktığın vakit, buraya gel."

Oldu paşam, sonra gel beni sik.

Başımı salladım ve korka korka bulunduğumuz sokaktan ayrıldım.O görüş mesafemden uzaklaşınca koşarak parka gittim. Orospu kuzenim banka yayılmış çekirdek çitliyordu.

"Buğra!"

Sesimle irkildi. "Ne bağırıyorsun ya?"

"Beni niye bırakıp gittin geri zekalı?"

"Ne bırakması kardeşim, kaçtın işte. İster misin?" dedi poşetindeki az kalan çekirdekleri göstererek. Poşeti elinden alıp kafasına fırlattım.

"Allah belanı versin!"

"Nereye lan?"

"Cehenneme!" dedim arkamı dönmeden ilerlemeye devam ederek.

Angaralı (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin