◆2◆

9.4K 626 316
                                    

"Üzgünüm İstanbul seviştik ve bitti! Ben Ankara'ya aşığım."

❊❊❊

Öğretmen olmadığı için herkes ayrı bir alemdeydi. İki tane kız en arka sıralarda, eşi benzeri olmayan bir dansı yapıyordu. Sarışın bir oğlan ise oldukça uzun boylu bir çoçuğun sırtında, telefonuyla onları videoya kaydediyordu. Onlara odaklanan gözlerimi biraz daha sağ tarafa çevirdiğimde öğretmen masasında, bacaklarını üst üste atan bir oğlan, arkadaşlarına bir şeyler anlatıyordu. Ben diğerlerinin ne yaptığına bakmaya fırsat bulamadan dans eden kızlardan biri bağırdı.

"Ulan Buğra bana elli lira borcun var!" dedi esmer kız yere atlayarak. Benim önceki sınıfımdaki kızlardan farklı olarak kibar hanım efendi ayaklarına yatmayı pek umursar bir hâli yoktu. Yanındaki kız ise dans etmeyi bırakmış 'sen kimsin' der gibi bana bakıyordu. Sadece bakan o olsaydı keşke. Bütün gözler benim üzerimdeydi, hissediyordum.

Esmer kız, hala kapının önünde duran bizim yanımıza geldi. Elini yalandan şaşırır gibi ağzına koydu.

"Lan yoksa borcunu ödemek için rastgele birini peşinden mi sürükledin?" dedi beni göstererek. Kuzenim göz devirdi. "He ya, elli lira için adam kaçırdım. Salak mısın Selin? Yeni öğrenci bu işte."

Sahte şaşırma yerini bir gülümseme aldı. Elini uzattı. "Cehennemimize hoşgeldin bro. Ben Selin." Uzattığı eli nazikçe sıktım. "Ben de Cenk Onur. Memnun oldum."

"Ya Selin birisi gelince hep böyle ekiyorsun beni." dedi Selin'in yanında dans eden kız ve somurttu.

"Bir de bayıl istersen."

Kız dilini çıkartarak cevap verdi. "Bir bayılırım üstüne, bir daha kalkamazsın Selincim." Sonra bana döndü. "Adını duydum kardeşim, hiç benim gibi bir oksijen israfı için adını tekrar söyleyerek yorulma."

Kızın dedikleriyle ağzım açık, elim havada kaldı. Resmen tanımadığı birisine kendini gömmüştü. Güldü. "Öyle bakma, alışkanlık olmuş işte. Berfin ben."

"Murat indir beni, yeni çocukla tanışacağım!" Bağıran kişiye baktım. Adını bilmediğim sarışın çocuk, Murat diye hitap ettiği uzun boylu çocuğun sırtında tepiniyordu. "Amına koyduğum indir beni! Videoyu kaydettim zaten. Vallahi ifşalarını çeker gruba atarım."

Duyduğu tehdit Murat'ı korkutmuş olmalı ki hemen sarışını yere indirdi. "Tamam ya, iyi ki eğlenelim dedik. İçine sıçtın İlker."

İlker kıkırdadı ve elindeki telefonu sallayarak yanımıza geldi. Beni baştan aşağı süzdü. "Ooo yeni yüzler görüyorum. Hoşgeldin birader, ben İlker."

Sanırım yavaş yavaş bir zincirleme tanışmanın içine giriyordum.

"Onur." dedim kısaca. Biraz utanmıştım çünkü ciddi ciddi herkes beni izliyordu. Öğretmen masasında oturan oğlan ayağa kalktı. Bize doğru yavaş ve beni ürküten adımlarla ilerledi. Aramızda bir kol atımlık mesafe bırakınca omzumun üzerinden Buğra'ya baktım.

Koru beni kuzen-balım yoksa altıma sıçacağım!

Kafiyeli oldu.

Adını bilmediğim ürkütücü şahıs, gözlerini biraz kısarak baktı bu sefer. Ben de korkmuyormuş gibi görünerek gözlerine bakışına karşılık verdim.

"Adın neydi la tiftik keçisi?" dedi yarım ağız sırıtarak.

Tiftik keçisi? Ankara'da yaygın bir hakaret miydi bu? Yoksa bir iltifat mı? Ya da adam benle bildiğin maytap geçiyor.

Ben de onu süzdüm. Siyah saçlarını yana ayırmıştı. Annesinin karnından kaşları çatık doğmuş gibi duruyordu. Elleri siyah hırkasının cebindeydi. Birbirine sarılmış iki yılan dövmesi, hırkasını kıvırdığı sağ kolunda oldukça dikkat çekiciydi. Ben dövmesini incelerken Ankara ağzıyla konuşmaya devam etti.
"Soru sorana cevap verilir dingil. Sana geldiğin yerde öğretmediler galiba?"

Kesinlikle bu herif bana iltifat etmiyordu.

Madem Ankara'dayım, biraz keko gibi konuşmanın vakti gelmişti. "Geldiğim yerde soru soran adamsa cevap verilir diye öğrettiler." dedim ve karşımdakinin yüz ifadesinin anında değişmesine şahit oldum. Varlığımın yeni farkına varan kuzenim dirseğimle beni dürttü. Umursamadım. Diğerlerinin tepkilerini ölçtüm. İlker ve Selin hamile olduklarını öğrenmiş gibi bakıyorlardı. Murat kaşlarını çatmıştı. Berfin'in yüzünde ise keyifli olduğunu belirten bir gülümseme vardı.

"Bak, bak, bak. Laflara bak. Sen kendini bir bok mu sanıyorsun?"

"Senle ben farklıyız. " dedim gururla.

Karşımdaki sinirlenmişti. Yakamdan tutacakken sevgili kuzenim önüme geçti. "Hop, ağır ol Koray! Yeni gelen birine böyle davranmak sana yakışır mı?"

Konuş kuzenim konuş!

Koray sabır diler gibi gözlerini açıp kapattı. "Şebeklik yapma Buğra. Bu seni ilgilendirmiyor."

"Bal gibi de ilgilendiriyor. Şimdi, Onur senden özür dileyecek ve konu burada kapanacak. Kapiş?"

Sus amına koyduğum sus!

Neden bu Koray denen hıyardan özür dileyecektim ki? Suçsuzdum ben!

Tam itiraz edecekken Buğra yine kulağıma fısıldadı. "Sonsuza kadar patates yersin."

Tamam, bu iyi bir tehdit.

Her ne kadar kendime yediremesem de  Koray'dan özür dilemek zorunda kaldım. O da kendi kendine bir şeyler söylendi ve son kez Buğra'ya kötü bir bakış atıp gitti. Pislik herif.

Hep okula yeni gelen çocuk mağdur oluyor...

Ben Buğra'nın gösterdiği bir sıraya oturdum. Berfin hariç diğerleri de yanımıza geldi. Berfin'in neden gelmediğine baktım. Koray'a yüksek sesle bir şeyler söylüyor ve anırarak kahkaha atıyordu. Kahkahalarının arasında anlayabildiğim tek şey "Bok suratlı Koray! Karizman çizildi!" oldu. Biraz daha güldükten sonra yanımıza geldi ve elini havaya kaldırdı. Ben de hemen 'çak' yaptım.

"Seni gözüm tutmuştu zaten." dedi Berfin gülmesini bastırmaya çalışarak. Selin de ona eşlik ederek gülümsedi. "Aynen ya, Koray'ın aniden yüz ifadesinin değişmesi çok iyiydi. İlker çektin mi bir fotoğraf?"

İlker dudak büzdü. "Çekemedim kanka."

"İyi çekme zaten Koray senin elini sikerdi." dedi kuzenim hızlıca ve bana döndü. "Sen aptal mısın Onur? Ben olmasam dayak yiyecektin."

Elimi yanağıma koydum ve bıkkınlıkla iç çektim. "Ne var? Daha önce kavga etmedim sanki. Ona gününü gösterirdim ben!"

Herkes bana inanmayan gözlerle baktı. Bu biraz gururumu incitmedi değil.

"Hadi diyelim mucizevi bir şekilde Koray'ı dövdün." dedi Murat. Bakışlarımı umursamadan devam etti, "Ağabeyi gelince ne bok yiyeceksin?"

❊❊❊

Onur x Koray no ship.

Angaralı (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin