29. Bölüm / Hüsran... /

4.9K 214 9
                                    

29. Bölüm

Yetkin, ellerini lacivert kumaş pantolonun cebine koymuş şirket odasının camından dışarıyı izliyordu. Gözü kalabalık insan grubundan çok Eva'daydı, göremediği sevdasında...

Bir haftadır içini yakan hasret, pişmanlığının sisleri yüzünden kendisini kilit altına vurmuş, melek yüzlü sevdiği kendine haram kılmıştı. Yetkin, her şeye kendisi sebep olmuştu aslında. O anki öfkesiyle kırıcı sözler, geriye alınmayacak hatalar ve koca bir pişmanlık yaratmıştı. Aradan geçen sessiz günlerde ise gerçeğin acı yüzünü görmüştü.

O Eva'sına güveniyordu! Hem de aşka güvenmediği kadar...

Aşkın masumluğunu, güzelliğini ve güvenini de Eva'da bulmuşken o en büyük güvenine sözleriyle ihanet etmişti. Şimdi ise utancından, pişmanlığından ve en çok da Eva'ya bakacak yüzü olmadığından sevdiğinin karşısına çıkamıyordu. Oysa ne çok denemişti... Kaç kere Eva'nın kliniğinin ve evinin önünden geçtiği hatırlamıyordu. Hele sırf Eva'ya rastlama düşüncesiyle sahildeki cafeye gitmiş, uzun dakikalar boyunca cafenin kapısını ve sahil kenarını gözlemiş ama yüreğinin sahibi gözükmemişti. İçini yakan hisler yüzünden ise ne telefon açabiliyor ne de direkt onun karşısına geçebiliyordu.

Düşünceleri kalbini ve ruhunu yorarken ansızın açılan kapıyla kendine gelmiş ama sevdiğinin hatırladığı yüzünü izlemeyi bırakamamıştı. Saniyeler sonra sarsılan omzuyla gelen kişiye dönmek zorunda kalmıştı.

''Hayırdır Cem?''

Hissiz çıkan ses tonu genç adamın sert çehreli yüzünde hiçbir mimiğe geçit vermiyordu. Cem onun bu tavrını neye yoracağı bilmeden  duru bir tonla ''Son saatlerin dostum,''dedi.

Yetkin arkadaşının sözünden bir şey anlamazken masasına doğru ilerledi. Masasının koltuğu yerine masanın önündeki karşılıklı duran siyah deri koltuklardan birine oturdu. Cem'in de oraya oturmasını bekledikten sonra kaşlarını yukarıya kaldırarak ''Neyin son saatleri?'' diye sordu. Sorduğu soru onun merakını çok köreltmese de aldığı ''Eva için son saatlerin...'' cevabı tüm merakını ve heyecanını ortaya çıkarmıştı.

''Nasıl son saatlerim?'' diye sorarken ardından dayanamayarak ''Her şeyi duraklamadan, bir ağızdan anlatsan çok iyi olur dostum.''dedi.

Cem onun bu sabırsızlığıyla keyiflenirken arkadaşının merakını gidermek yerine onun merakla can çekişini izlemeyi tercih ediyordu.

''Hiç merak etme!'' diyerek gülümsedi. Arkadaşının sert yapılı çehresinden firar eden heyecanlı mimiklere içten içe gülerek onu kıvrandırmak için harekete geçti.

''Bugün Eva ile randevum vardı. Açıkçası gördüklerim ve duyduklarım hiç hoşuna gitmeyecek...''

Cem'in duraklaması Yetkin'i meraka sokarken ''Eva çok mu kötüydü? Yoksa beni unuttum mu?'' diye sordu. Soruları peş peşe gelirken sesindeki korku titremesi yüreğini dağlamaya yetmişti. Eva'ya yaptıkları, onun düşen yüzü ve gözlerinin ışığının sönmesi saniye saniye genç adamın gözünün önünden ilerlerken her soluğu pişmanlık, her adımı can yakıcı oluyordu. Şimdi ise hem Eva'nın kendinden daha da kötü olması hem de Eva'nın kendisini unutmuş olma düşüncesi nefesini kesiyordu. Her ikisi de dayanılmaz acı sunarken ikinci düşüncesi kendini yok edene kadar nefessiz bırakarak acıların içine hapsederdi.

Cem, genç adamın sorularıyla istediğini alarak koltuğa daha çok yaslanarak ''Onun bu kadar kötü olacağını hiç tahmin etmemiştim,'' dedi. Ardından dostunu yıkan sözlere devam ederken içinden 'Umarım bu sefer ki savaş bir sonuç verir,' diyerek geçiriyordu.

''O seni buram buram yakan bir aşkla seviyor. Ne duyduğu acımasız sözler ne de suçlandığı ihanet suçunu umursamadan seni hala sevmeye devam ediyor. Ama bu affedeceğinin ya da sana geri döneceğinin bir işaretini sunmuyor. O sevmeye devam ettikçe senin açtığın o derin yaraya daha çok hapsoluyor Yetkin! Sen Eva'yı yaktın ve geçen günlerde ise daha çok ateş almasına neden oldun! Sen...sen onu bu duruma getirdin! Seven adam buna nasıl izin verebilir dostum, nasıl?''

Vazgeçebilir Misin ?Where stories live. Discover now