2.0

289 40 8
                                    

"Jisung!"

Jisung Minho'nun sesi ile irkilerek arkasını dönmüştü. Minho'nun endişeli bakışlarını suratında hissettiğinde gülümsedi ve yanını patpatladı.

"Gel bakalım."

Minho bir şey demeden usulca yanına oturdu. Hayal ettiği gibi bir manzara görmeyince endişeleri puf diye yok olmuştu. Bakışlarını Jisung'un bacak arasında duran siyah poşete çevirdi. Bir kaçı boş gözüküyordu. Elini uzatıp kendiside bir tane aldı ve açarken konuştu.

"Nedir sizi içmeye yönelten?"

Jisung Minho'nun konuşmasıyla, şehir ışıklarında gezinen bakışlarını ışıklardan daha parlak yüzüyle yanında oturan sevdiceğine çevirmişti.

Göz bebekleri nasıl da parlıyordu öyle.

"Yalnızlık."

Minho Jisung'un dediğiyle gülümsedi. Şişeden büyükçe bir yudum aldı ve Jisung'a biraz daha yanaştı.

"Yalnız değilsiniz ki, ben varım."

Jisung da Minho'nun dediğine sadece yandan bir gülüşle cevap vermişti.

"Tabii aşktan bahsediyorsanız..."

Minho bakışlarını elindeki şişeye çevirdi. Şişeyi sarmalayan parmak uçları hafif kızarmış ve eklem yerleri ufaktan çatlamıştı. Ellerinin üşüdüğünü belki de o anda anladı.

Bakışlarını yanındaki bedene çevirdi. Üzerinde siyah bir yağmurluk vardı, içinde ince bir tişört, altında bol bir eşofman ve yağmurlu havada bile giymekte ısrar ettiği spor ayakkabıları vardı. Sonra ondan bakışlarını çekip kendine yöneltti. Kumaş pantolonu, bilekte biten siyah çizmeleri, içindeki boğazlı kazağı ve onun üzerinde uzun kabanı...

Onun elleri üşüyordu.

Ya Jisung?

"Hadi gidelim."

-----

uzun bölüm yazmak bana yasak herhâlde, hep bitiresim geliyor

but i loved it firstحيث تعيش القصص. اكتشف الآن