6) Polisten Kaçış

1K 166 180
                                    

Bu, bugünün 2. Bölümüü

- -

Louis, o akşam bir önceki karakol olayından sonra daha dikkatli olmaya çalışarak kendini, dükkânının yakınlarında olan sakin bir cafe&bara attı. Evli birinden etkilendiği için kendisinden iğreniyor ve bu histen kurtulması gerektiğini düşünüyordu; biraz kafa dağıtmanın kimseye zararı olmazdı.

Aslında bunun kendi aptallığı olmadığını biliyordu, sonuçta ondan etkilendiğinde evli olduğunu bilmiyordu ama bu akşam üzeri, çiçekçideyken Bay 911 üstüne doğru yürüdüğünde hâlâ ondan etkileniyor olduğunu fark etmiş ve 'nasıl böyle hissederim' diye düşünerek midesi bulanır gibi olmuştu. Dolayısıyla bu histen acilen kurtulmalıydı.

Ayaklarını oturduğu taburenin dibindeki çıkıntıya yaslarken izlendiği hissine kapıldı. Parlak gözleri, barın bir köşesinde kendisine bakan adamla buluştu. Adamın keskin yüz hatları, mavi gözleri, yapılı bir fiziği vardı. İyi de giyiniyordu ve bakımlıydı. Louis kendisine bakınca hafifçe gülümseyerek bardağını kaldırdı.

Louis bir an için utanarak gözlerini kaçırdığında, barda tanışılan birine ne kadar güvenmesi gerektiğini kendi içinde tarttı ve güvenmek için hiçbir neden bulamadı. Kimseye tavsiye etmeyeceği bu aptallığı sadece yapmak istedi. Sonra da bir cesaretle bakışlarını adama çevirip tebessüm etti. Adamın da kalkıp yanına gelmesi bir olduğunda, sohbetleri uzun uzadıya sürecek olan bir başlangıç yaptı.

Aynı akşam Harry ve Owen, ellerindeki mor menekşeyle Styles Ailesinin kapısına dikildi.

Owen heyecan ve stresten titrerken, Harry boştaki eliyle eşinin elini tutarak sıktı. "Sakin ol, bebeğim. Yanındayım ben."

Owen derin bir nefes alarak Harry'nin elini sıkıca tuttu. Kapı açıldığında irkilmişti ve Anne'in kendisine bakan şaşkın gözleriyle ağlamak üzereydi. "M-merhaba anne."

Karısının arkasına geçen Robin de yüzündeki tebessümün düştüğünü hissetti ama hiçbir şey demedi. Anne ise bir oğluna, bir de onun eşine baktı. Bir adım geri çekilerek içeriyi gösterdi. "Hoş geldiniz."

Owen güç almak isteyerek eşine baktı. Harry de gülümseyerek gözlerini kırptı ve birlikte içeriye geçtiler.

Alice, annesi Gemma'yla yerde oturup legolarla bir kule yapmaya çalışıyordu. Gemma'nın eşi Michal da koltuğa oturmuş, sevgiyle onları seyrediyor ve bazen de nasıl yapmaları gerektiğiyle ilgili direktifler veriyordu.

"Herkese selam." Harry'nin sesiyle şaşkınca başlarını kaldırdılar. Sonra da Owen'ı gören Gemma, kaşlarını çatmaktan kendini alamadı.

"Selam?" diye kalktı Gemma.

"Heyi Dayiii!" Alice ellerinden destek alarak ayaklandı ve hevesle koşarak Harry'nin kollarına zıpladı. Harry de yeğenini yakalayıp bir kez havaya fırlatarak, tombul ve pembeye çalan yanaklarına öpücükler kondurdu. Kız çocuklarına olan düşkünlüğü belki de yeğenine duyduğu büyük sevgiden kaynaklıydı. Kendi kızıymışçasına onu sarmalamaktan çok memnuniyet duyardı.

"Nasılmış benim minik karatekam?"

Alice kıkırdadı. Küçük yaş grubunda karateye gidiyordu ve beyaz kuşakta bir karatekaydı. Babasıyla Jackie Chan izlerken -sadece dövüş sahneleri dikkatini çekse de- dövüşe heves salmıştı ve ailesi de onu kırmamış, karate kursuna vermişlerdi.

"İyim." Parmaklarını karate yapar gibi dümdüz hizaladı. "Dövüşücek miyiiiz?"

Harry şaşırmış numarası yaparak Alice'in neşeyle kıkırdamasına neden oldu. "Sen beni yere serersin ama!"

Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin