14) Birine Toslamak

995 171 163
                                    

Double update yaptımm

- - -

"Fred, git."

Fred omuzlarını düşürdü ve boğazına kadar kapattığı Polo tişörtünün yakasını çekiştirdi. Haziranın sonunda doğru sıcaklar New York'un her noktasına sızıyordu. "Bir şans daha versen-"

"Hayır, Fred." Mavi gözleri üzerinde parıldayan oval kaşlarını çatıp başını hafifçe yana yatırdı. "Gerçekten hayır demekten anlamıyor musun?"

"Üzgünüm. Gidiyorum. Bay."

Fred kambur yaptığı sırtıyla dükkândan ayrılırken, Louis nefesini bırakarak yaka silkti. Fred, ayrıldıkları günden bu yana, ocağın ortaları oluyordu, haftada bir kez gelip şans diliyordu. Aslında sevgilisi olduğunda gelmezdi ama birinden ayrılınca dönüp dolaştığı kişi Louis oluyordu ve Louis bundan ölesiye bunalmıştı.

Tam Mona Lisa'nın Kurabiyeleri kutusundan bir tane kurabiye alıp ısırmıştı ki, telefonu çaldığında, Fred'in aradığını düşünerek acıyla inledi, çünkü adam böyle gelip gittiği zamanlarda bazen telefonunu arar ve "Şimdi affettin mi?" diye sorardı.

Neyse ki o değil, annesiydi. "Merhaba anne."

"Nasılsın canım, bir yoklayayım dedim seni."

"Ah... Bunaldım!" İç çekti ve boştaki yanağını masaya yerleştirip gözlerini yumdu. "Hava sıcak. İş yoğun, New York, bozuk klima... Öyle işte. Sen nasılsın?"

"Tesisimizin keyfini çıkarıyorum. Ah, hem de yalnız ben değil, kızlar da öyle, değil mi kızlar?" Arkadan kız kardeşlerinin nispet yaparcasına eveeet diye seslenişlerini duyarak güldü.

"Şu an dev bir şişme simidin üzerinde havuz keyfi yaptığınıza yemin edebilirim."

"Elimde buzlu limonata bile var."

"Ya..."

Şehirler arasında çok mesafe olmasa da Louis aslında, bu sene ailesini görmeye hiç gitmemişti. Bir keresinde aralık ayında ailesi ona doğum gününde sürpriz yapmış ve New York'a onu ziyarete gelmişlerdi. Bir hafta kaldıktan sonra da gitmişlerdi. O günden bu yana sadece günübirlik görüştükleri için de, ailesi onu arayıp nispet yaparcasına Louis'nin Pocono Dağlarına gelmesini sağlamaya çalışıyorlardı.

"Neden orada duruyorsun ki? Burası çok eğlenceli. Hem Mark işe harika çalışanlar aldı. Yazın çalışacaklar, sonbaharda okullarına dönecekler. Yarı zamanlı çalışıyorlar yani. Yalnız da kalmazsın hem."

"Bilmiyorum..."

"Louis, yirmi iki yaşındasın oğlum. Kırk iki yaşındaki annen bile, o ben oluyorum, senden daha enerjik. Lütfen ölü ruhunu toplayıp buraya gelir misin?"

Louis gözlerini açtı ve telefonu tutarak birden doğruldu. "Geleceğim!"

"Hayır, Louis, gelmeni istiyoruz ama sen itiraz edip-" Durdu. "NE?!"

"Evet, geleceğim! Kendime zaman ayırmamaktan bunaldım çünkü!"

Jay neşeyle çığlık çığlığa  "İNANAMIYORUM!" diyordu. Kardeşleri ve babası da bunu anlayarak neşeyle bağırmaya başladı telefonun diğer ucundan. Louis bunun olacağını biliyordu, bu yüzden o da kahkaha atmaktan kendini alamadı.

"Otobüs biletimi alıyorum, en erken ne zamanaysa o zamana hem de!"

"Hemen al! Aman Tanrım çabuk! Yarına falan vardır belki, al bileti yoksa da baban gelip alır seni. İki saatlik yol zaten."

"Yolunda sıkıntı yok ama işler beklemez. Ben bilet ve iş durumuna göre sizi tekrar arayacağım."

"Tamam canım oğlum, görüşürüz!"

Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin