19) Salıncak

1.8K 194 557
                                    

Bölüm 3999 kelimeydi. Sırf tam sayı olmayıp gözüme battığı için araya bir kelime daha sıkıştırarak 4000'e tamamladım, hem de bu not kısmındaki kelimeler hariç ldmfmflflf Hadi keyifli okumalar size

___

"Al şu sıcak su torbasını, karnına çok iyi gelir."

Louis, kız kardeşi Felicitie'ye kırmızı silikondan bir sıcak su torbası uzattı. Fel, ağrıyla iki büklüm olmuş bedenini koltuktan kaldıramadan abisinin elinden torbayı aldı ve karnına koydu. Ne zaman regl sancısı çekse, aile üyelerinden biri mutlaka elinden geldiğince ona yardım etmeye çalışırdı. Şimdi de o ve Louis evde yalnızdı, diğerleri su parkındaydı.

"Bundan nefret ediyorum," diye sızlandı Felicitie.

Louis kız kardeşinin yanına oturup saçını arkaya itti. "Çok mu kötü sahiden?"

"Evet." Yüzünü buruşturarak inledi. "Tokmakla karnına vurulduğunu düşü- ağh!"

"Sıcak çikolata ister misin? İyi gelir mi?"

"Louu... Bunu yaparsan eğer dünya üzerindeki en iyi abi sen olursun!"

Gülümsedi. "Bekle o zaman."

Yerinden kalkıp mutfağa geçti. Bir kupa sütü fincana doldurup ocağa attı ve mini paket çikolata tozunu alıp bardağa boşalttı. Bu sırada dışarıya göz attı. Hava çok güzeldi. Temmuz ayı sıcak ve huzurlu yanını dağın eteklerine de yansıtmıştı. Saat öğlen on birdi. Köpeği Clifford minderinde kıvrılmışken, bembeyaz kedisi Moonie ise Clifford'un oynattığı kuyruğunu yakalamaya çalışıyordu. Gün, sakindi.

Kaynayan sütü alıp tozun üzerine boşalttı. Birkaç kez karıştırdıktan sonra da kardeşine verdi. Felicitie âdeta gözleri parlayarak bardağı alırken, "Bir tanesin!" diye şakıdı. Üfleye üfleye, minik yudumla içmeye başladı.

"Umarım geçer. Geçmezse ağrı kesici veririm en iyisi."

"Teşekkür ederim Louu." Felicitie minnetle gülümsedi. "Canım çikolatalı bir şeyler çekiyordu ama kalkmaya gücüm yoktu."

"Bana söylemen yeterli, biliyorsun balım."

"Bu saatten sonra karnım biraz sızlar ama annem bir iki saate gelir zaten. İşin varsa tutmayayım seni."

"İyiyim ben. Tembellik yaparak tatilimi geçiriyorum."

O sırada kapı çaldı. Louis kız kardeşinin saçlarını düzeltti ve kapıya yöneldi. Hemen salondan da görülüyordu kapı, açtığında ise karşısında hiç beklemediği biri belirdi: Harry Styles...

Kaşları çatık, yüzü sertti ama gözleri endişeli bakıyordu. Salaş koyu yeşil bir tişört ve gri bir eşofman giymişti. Siyah spor ayakkabılar da çamurlu ve eskimişti. Kısacası, şehirdeki hâliyle şu anki durumu yan yana pek kıyaslanamazdı ama gelin görün ki, Louis onu karşısında görmenin heyecanı ve şaşkınlığı ile kuruyan boğazını ıslatmak için yutkunmak zorunda kaldı. Yakışıklı ve çekici tarafı hep Louis'yi cezbediyordu.

"Harry?"

"Neden bana hiç gelmedin?"

Louis dondu. Şaşkınca gözlerini kırpıştırırken, endişeyle sorulmuş bu soruyu anlamaya çalıştı. Sonrasında ise, Harry'nin evine iki gündür gitmediğini fark etti. Boğazını seslice temizledi ve kollarını birbirine dolayarak çenesini kaldırdı. "Unuttun mu yoksa?"

Kaşları iyice çatılırken gözlerindeki endişe daha belirgin oldu. "Neyi?"

"Pembe gülle ilgili söylediklerini tabii ki de! Benimle alay ettin resmen. Ne bekliyordun? Yüzsüz gibi kapında biteceğimi falan mı?"

Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin