Maşa

10.3K 889 455
                                    

Sancak buz tutmaktan uyuşan bacakları ve soğuktan göğeren elleriyle Kaya'nın peşi sıra adımladı lakin buz denizi gözlü adam yeniden sert bir bakış attığında mıh gibi çakılmasını sağladı Sancak'ın olduğu yerde. 

"Sana içeri gir ve ısın dediğimi hatırlıyorum."diye mırıldandı Kaya sinirle ve bunun bir rica olmadığını açıkça belli eden sert bakışlarıyla evin kapısını işaret etti Sancak'a.

"Ablam benim için geldi ama."dedi Sancak burnunu çekip.

"O zaman ablan senin için iki dakika ısınmanı da bekleyebilir. Eve gir dedim."diye mırıldandı Kaya sinirle. "İkinciye dedim üçüncüyü söyletme bana prenses."

Sancak sinirle elalarını adama diktiğinde taksiden inip seri adımlarla bahçe kapısına ilerleyen ablasına baktı dudak ısırıp. Arkasındaki arabadan öfkeyle inen Zafer taksiciyi yollarken kendisi de Ahu'nun peşi sıra Kaya'nın evine adımlamıştı. Sancak sıkıntıyla eve girse de sıcak soğuk değişiminden kaynaklanan ısıyla birlikte elleri karıncalanıp yanmaya başlamıştı.

Kaya ve canavarlarını unutmuşlardı zira araziye izinsiz girilmesiyle karda bembeyaz bir hayalet gibi belirleyen Dogo Argentino cinsi köpek kızıla çalan bakışlarıyla birlikte yüksek tonda havlamaya başlamıştı. Karın içindeki kar kadar beyaz uzun iri gövdesiyle şaha kalkarken açıkça uyarı veriyordu.

Benim arazime gireni yakarım.

Ve Kaya asla hayvanları bağlamıyordu. Ürkütücüydü ama zincirlemiyordu katiyen. Hatta köpekleri canları ne zaman isterse bahçeye gidiyor. Eve çıkıyordu. İsterlerse kulubelerine adımlıyorlardı ama çoğu zaman özgürce dağ bayır dolanarak dışarıda geziniyorlardı. Sadece ve sadece akşam uyumaya ya da sevdikleri mamaları yemeye bahçeye adımlıyorlardı. Bunun haricinde tasma ve zincir denilen varlıklardan habersiz özgür bir yaşamları vardı.

Ve Sancak kesinlikle patileri üzerinde dikeldiğinde kendisi ile aynı ebat ve şekilde olan bu ölüm makinelerinden ürküyordu.Garip bir şekilde kimseye saldırmak gibi huyları yoktu ama bu saldırmayacakları anlamına da gelmezdi!

Sancak telaşla yarım yamalak giydiği mont ve eşofmanıyla kapıya dikilen öfkeli ablasına ilerleyen köpeğe baksa da Kaya elini kaldırıp ses dahi etmeden köpeğine "dur" komutunu vermişti. Daha demin sivri dişleriyle kükreyen köpek kuyruğunu sallaya sallaya dili dışarıda kulubesine dönerken Sancak yutkundu. Neyse ki Ahu ve Zafer'in üzerine saldırtmamıştı canavarlarını Kaya delisi.

Ahu'nun sinirle Kaya'ya bir şeyler bağırdığını görüyordu lakin camdan hudutlar sebebiyle işitemiyordu Sancak. Zafer de sinirle bir şeyler anlatıyor olsa da Kaya oldukça gevşek bir tavırla yağan karı izleyip sigarasından nefesler alıyordu. Dudaklarının arasındaki duman en az dumanlı dağların doruklarında gezinen sis bulutu kadar yoğundu.

Ahu sinirden sivrilen çenesiyle Kaya'ya bağırırken Sancak yutkundu. Zafer kıza bir şeyler söylemeye hala çabalıyorsa da Ahu bu sefer sinirle esmer oğlanın üzerine iki adım atarak onu da geri püskütüyordu.

"Evi başına yıkarım."dediğini duyar gibiydi ablasının ama Kaya kızın hallerini gözlerini kısıp keyifle sırıtarak bakmak haricinde bir şey yapmıyordu.

Hatta Kaya'nın gülmekten gözleri kısılmış ve göz çevresinde çukurlar oluşmuştu gülümsemekten. Ahu ise inatla tehditler savuruyor hem Zafer'e hem de Kaya'ya bir horoz gibi dayılanmaya devam ediyordu inatla. Sancak yutkundu. Ahu'nun bunlar ilaçlı halleriydi. Şayet eski deli zamanları olsa Ahu taş üstünde taş koymaz gerekirse evi alevlere verir yine de Kaya'nın suratındaki o gülüşü silerdi.

Ama zaten kendisi için ayakta zor duran kız şimdi kardeşi için dikelirken pek de "korkutucu" ve "caydırıcı" görünemiyordu. Onun dik vücuduna rağmen titreyen cılız bacaklarını görebiliyordu kardeşi Sancak. Yine de kendi derdini unutup yalnızca kardeşi için dağın başına,bir manyağa hesap sormaya gelebilmek çoğu ağabeyin bile cesaret edemeyeceği şeydi. Bu yüzden sanırım Sancak anne babasının varlığından ziyade daima ablasının varlığından "güç" alıyordu kendine.

Mahalle Çıkartması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin