Bölüm 45 - Part 1

112 13 10
                                    


Selamlar bugün günlerden Cuma ve yeni bölüm ile ben geldim, bu hafta hiçbir işim yok ve oldukça rahatım ☺ Bu yüzden bölümü hemencecik atıp kaçıyorum ☺


...&...&...&...


Devam Eden Hikâyelerim;

• Hülle

• 3300


...&...&...&...

Tamamlanan Hikâyelerim;

• Heyvbanû

• Son Klan


...&...&...&...

Keyifli Okumalar 🌺


Oy Vermeyi ve Yorum Yapmayı Unutmayın 🌺

...&...&...&...

Bölüm 45- Part 1 

Cihanfer'in sorusuyla herkes birbirine baktı, en önemli şeyi unutmuştuk helal olsun bize!

"Evet nikâh tarihini konuşmadık, ne zaman yapalım nikâhı?" diye sordu teyzannem.

"Bence nişanda dini nikâhı kıyalım nişandan sonra çocuklar resmi nikâh için gün baksınlar, uygun bir güne alıp kıydıralım. Düğün zamanı bir de nikâh telaşı ile uğraşmayalım, hem düğünden önce kıymak en güzeli bir de nikâh faslını beklemeye gerek yok, ilk dansı yaparlar, pastayı keserler, takıları alırlar ardında da oynamak isteyen oynar onlar da balayına gider. Zaten tüm gün yorulacaklar, bir de nikâhı ekleyip uzun saatler bekletmeyelim çocukları." diyen Elvan annem ile çok mutlu oldum.

"Olur benim için sorun değil, ne kadar erken o kadar iyi." dedi Kâmer, aslında ben de erken olmasına seviniyorum çünkü eşim ile özgürce sarılıp onu öpebileceğim.

"Tamam o zaman, Batıhan annem sen mahallenin imamı ile konuş nişandan sonra Çilay'ların evinde dini nikâhı kıyalım. Akçın kızım sen de istiyor musun? Yoksa siz resmi nikâhtan sonra mı halledeceksiniz?" diye sordu Elvan annem Akçın'a.

"Onu biz hiç konuşmadık Elvan teyze, Batu ile konuşayım ben ne düşünüyor öğreneyim ona göre size haber veririm." dediğin de Elvan annem kafasını sallayarak onayladı.

"Çilay, annem aklında bir gelinlik var mı güzelim?" diye sordu bana dönerek.

"Anne çok abartı olmayan, öyle balık model ya da prenses model olmayan klasik bir gelinlik istiyorum henüz modellere bakmadım, bakarım karar veririm." dedim.

"Tamam kızım, nikâhta ne giyeceksin var mı aklında bir şey?" diye sordu bu defa.

"Var gibi tam oturtmadım ama bakacağım ona da senin bir fikrin olursa atarsın bana bakarız." deyince memnun bir şekilde gülümsedi.

"Tamam annem, sen nasıl istersen." dedikten sonra masadan kalktı.

"Çaylarımızı oturarak içelim." diyerek koltuklara doğru ilerledi, komutu alan Cihanfer, Akçın ve ben hızla masadan kalkıp toplamaya başladık.

Ben boş tabakları alırken, Cihanfer sürahileri aldı Akçın'da boş bardakları topladı, mutfağa geçtiğimiz de hemen elimdekileri lavaboya bırakıp çaydanlığı ocağın üzerine koydum, çayı attıktan sonra salona dönüp masayı toplamaya devam ettim.

***

"Hazır mısın Çilay?" diye soran Akçın ile gözlerimi aynadaki yansımamdan alıp ona çevirdim. Güzellik merkezinin kapısının önünde dikilmiş elinde küçük abiye tarzı ama tam abiye olmayan çantası ile -ki bu kostümlere o çanta aşırı saçma kalmış ama neyse- bana bakıyordu, hazır olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu aslında hazır mıyım ben de bilmiyorum, bir anlık heyecan ile bu konsepti istedik ama sanki şu an saçmaymış gibi geliyor, ne bileyim ya bir garip hissettiriyor heyecan olarak algılamıyorum bu duyguları, heyecan var evet hem de tahmin ettiğimden daha fazla ama bu heyecan duygusu değil ya bildiğin saçmalamışım duygusu, yirmi altı yaşında bir genç kadının istemeyeceği saçmalıkmış gibi geliyor ama içimde de böyle yaptığımız için ayrı bir mutluluk var off bilmiyorum ya şu an kafam da duygularım da çok karışık kendime de duygularıma da hâkim değilim.

Akçın'ı şöyle bir baştan aşağı incelediğim de üzerinde bluz kısmı beyaz etek kısmı ise kahverengi olan bir elbise vardı, elbisenin üzerinde ise Viking'lerin meşhur önlük tarzı askılı jilesi vardı, jilenin üzerinde Viking motifleri yer alıyordu. Diz kapağının hemen üzerinde biten jile elbise oldukça uyumlu ve güzel duruyordu, özellikle jilenin askıları ile göğüs kısmının birleştiği kısımda metalden yapılan tokalar ve tokalara bağlı olan takılar boyna takı takma gereği sunmuyordu insana, kulaklarında Thor'un çekicine benzeyen gümüş küpeler ile oldukça güzel duruyordu. Ayakkabı olarak ise tercihimiz topuklu ayakkabıdan değil geleneksel Viking ayakkabısını seçmiştik, bizim potin ya da çarık dediğimiz, deriden yapılma, önü ve yanları kapalı, ayak üstünün iplerle bezendiği, bileğin biraz üzerinde biten bir ayakkabıydı. Kıyafetiyle uyum sağlaması için kahverengi bir ayakkabıyı tercih etmişti, makyajı ise toprak tonlarda yaptırmıştı, eyeliner çektirmemişti, ruju da yine toprak tonlarındaydı bence tam da ona yakışmıştı, saçları ise her iki yanından da ince iki örük yapılmış, tepeden de balıksırtı örük yapılarak tamamlanmıştı. Normalde kahverengi saçlı olan Akçın'a nişan için sarı boya yapmayı teklif ettiklerinde kabul etmese de cırtlak ve üzerinde çingen gibi durmayacak kumrala yakın bir sarı rengiyle geçici boya yapılmasına izin verdi. Dipleri kahverengi ve örük kısmı kumral sarı olan boya ve örük çok hoş durmuştu.

"Hazırım, sen de hazırsın anladığım kadarıyla?" dedim emin olmak isteyen bir tonda.

Neden emin olmak istiyorum bilmiyorum ama emin olmak istiyorum işte, bir de tabi ayaklarım yerinden kımıldamıyor ve gidesi gelmiyor bu tamamen istememezlikten değil de ne ile karşılacağımı bilememezlikten, hayatımda ilk defa bu kadar ciddi bir adım atıyorum ve sonuçlarının nasıl olacağını inanın ben de bilmiyorum, mutlu bir son olmasını diliyorum gerçi bu kadar mükemmel bir anneni evladı ile mükemmel bir mutlu son olacağına inanıyorum. Dedim ya size ben masallardaki beyaz atlı prens ve mutlu sonları çok severim bu yüzden masallardaki gibi bir yaşantı, masallardaki gibi bir hayat istiyorum.

Aslında evlilik kararını hemen vermek benim için çok büyük bir olaydı, evlilikten korkuyordum çünkü anne ve babamın, teyzem ve eniştemin ne kadar mutlu bir evliliği olursa olsun bu beni etkilemeye yetmemişti, çünkü evlilik kurumu artık o kadar aciz bir hâle, o kadar yavan bir hâle getirildi ki; insanlar artık o kadar kendini bilmezlik zirveye çıkmıştı ki, erkek karısını ve çocuğunu aldatırken utanmıyor, yüzü kızarmıyor, üstüne bir de marifet yapmış gibi göğsünü gere gere geziyor; yine aynı şekilde kadın kocasını ve çocuğunu bırakıp ya da çocuğunu alıp bir başka adama kaçıyor. Erkek gücün kendisinde olduğunu düşünerek karısını acımasızca dövüyor, acımasızca katlediyor, kadın başka bir erkekten çocuk yapıp kocasına adamın çocuğuymuş gibi kakalıyor...

Bu nasıl bir insanlık, bu nasıl bir saygısızlık, aciziyet?

İnsanlar başkalarını sevebilir, insanlık hâlidir ama bunu evliyken yapmayacak, bir insan hiç kocasının en yakın arkadaşına aşık olur mu? Ona o gözle bakar mı? Ya da arı, namusu olan bir adam en yakın arkadaşının karısına o gözle bakıp da nasıl baştan çıkarır? Bu nasıl bir adamlıktır ki böyle bir şeyi yapabiliyor? Ya da o kadın nasıl bir kadın ki kocasının nikâhı altındayken o adamla ilişki yaşayıp onunla kaçıyor? Tamam elinde olmadı gönlü kaydı belki ama boşasın! Neden boşanmayarak gayrı meşru bir ilişki yaşıyor da bu ilişkiye çocukların ahlâkını, toplum ahlâkını bozuyor?

Tüm bunları gördükten sonra evlilikten o kadar çok soğudum, o kadar çok soğudum ki anlatılmaz, ya karşıma gelecek adam da beni aldatırsa?

Ya evlendiğim adam bana şiddet uygularsa?

Evliliğim sürekli kavgalarla, huzursuzlukla geçerse?

Ya iyi bir anne olamazsam?

Ya iyi bir baba olamazsa?

Ya çocuklarım mutsuz ve huzursuz bir yuvada psikoloji bozulmuş bir şekilde büyürse?

Tüm bu sorular aklımı o kadar çok kapladı, o kadar çok düşündüm ki birçok talibimi de sırf bu yüzden reddettim elbette. Ama Kâmer reddedemeyeceğim kadar iyi bir adam, değer verdiği hareketlerinden belli, sevgi dolu bir ailede büyüdüğü bakışlarından belli işte Allah yüzüme gülmüştü ve şansıma tüm korkularımın tersine bir adam çıkmıştı.

"Hazırım ben, hadi Gönül annem ve Elvan teyze kapıda bekliyor. Batu ile Duhâ'da gelmişler, sen de bir işin kalmadıysa çıkalım." dediğin de kafamı sallayıp ona doğru ilerledim. 

DUHÂWhere stories live. Discover now