12

4K 366 290
                                    

Şuraya bir söz eklemek isterdim ama bunu şarkıya bırakmak daha doğru sanırım. En sevdiğim kısmı;

Hemsaye - Fısıltı

"Ay ışığına, bir göl kayığına
Sakladım acımı gül yanağına
Gülümsemesi yakamoz
Işığına vurulduğum o gecede..."

♠︎

- İki Hafta Önce -


Emir Günay

Elimdeki topu tekrar sektirmeye başladığımda kolumdaki ağrıların tekrar nüksetmesiyle elimden istemeden bırakmıştım. Ayakta duracak halim yokken bile sahaya gelip takımımın yanında olmak istemiştim. Muhtemelen birazdan kovulacaktım ama buradan uzaklaşmaya niyetim yoktu.

Topu tekrar elime almak için uzandığında topun tekmeyle uzaklaştırılması bir olmuştu. Doğrulup atan kişiye baktığımda hiçte şaşırmamıştım. Bu Doğuş'tan başkası değildi. "Eğer biraz daha burada durursan seni döverek çıkartmam gerekecek." Bana o gece iki kişi zor saldırmışken beni döveceğini söylemesi beni güldürmüştü. "Hoşuna gidiyor sanırım olanlar?"

"Bir gün gelecek kaçacak delik arayacaksın Doğuş." Gülmeye başladığında ben de güldüm. O onu sinir ettiğim için gülüyordu bense bir gün ilahi adaletin yerini bulacağı için. "Bu ne zaman olacak biliyor musun? Takım senin kaptanlığından vazgeçtiğinde, okul senin triplerinden bıktığında, sürekli okul birincisi seçilip gözüne batmaya başladığımda. İşte o zaman ben senin çöküşünü izleyeceğim. O gece beni yerde zorla diz çöktürdüğün anı hatırlıyor musun? Gün gelecek ben sana dokunmadan önümde diz çökeceksin. O zamana kadar bekle."

"Emir Günay! Doğuş'u tehdit etmeyi bırak ve hemen sahayı terk et!" Arkamı döndüğümde bana en çok güvenen insan, antrenörüm Sinan hocayı görmemle bir anlık duraksasamda toparlamıştım. "Hala yüzüme mal mal bakıyorsun!"

Sinan hocanın azarlayışları, insanların gülüşleri, takımdaki bazı kişilerin yuhlayışları eşliğinde oradan ayrıldığımda kendimi okulun soyunma odasında bulmuştum. Oradan kaçmak için ne kadar hızlı buraya geldiğimi bile hatırlamıyordum. Tek bildiğim beni yuhlayan insanların arasından geçip gitmekti.

Tişörtümü de üzerime geçirdiğimde sırt çantamı da alıp soyunma odasından çıktım. Kapıyı kapatmak üzereyken gördüğüm kişiyle bir an olsun derin nefes alabilmiştim.

Kapıyı kapatıp duvara yaslanmış bana bakan kişiye doğru ilerledim fakat yüzüme aldığım el darbesiyle tekrardan gülüşümü yitirmiştim. Yüzümdeki çizikler acıdan çok ağrı yaparken bir de üstüne tokatı yemem bana daha da büyük bir acı sunmuştu.

O tam gitmek üzereyken kolundan tuttuğumda durmuştu. "Ezgi, bari sen yapma. Görmüyor musun halimi?"

"Yüzündeki yaralara baktıkça o kızın yaşadıklarını düşünüyorum. Sana baktıkça utanıyorum. Halini gördükçe o kız aklıma geliyor. Başka bir şey değil. Keşke onunla senin için kavga etmeseydim. Keşke kıskanılmaya değmez biri olduğunu ona söyleyebilseydim de bunları yaşamasaydı."

Bunları söylerken bir yandan ağlıyor olması yerin dibine girmem için bir sebepti. Ne olursa olsun biz arkadaş kaldığımız sürece onun üzülmesine sebep olacak her şeyi engelleyeceğime dair söz vermiştim. O da öyle. O da bana söz vermişti fakat şu an aramıza yalanlar girmişti. Artık tek ayakta duramayışımın nedeni takımdan ayrılışım dışında Ezgi'nin benim dışımda yalanlara inanıyor oluşuydu. Üstelik bu ikimizin de canını yakıyordu.

Frezya |Texting|Where stories live. Discover now