20

4K 360 284
                                    

-Eski 20. Bölümü okuyanlara uyarı. Sakın yorumlarda spoi vermeyin ve vermemeye özen gösterin. En ufak spoi içeren yorumlar kaldırılacaktır. -

Buna neden bu kadar önem veriyorsun derseniz eski bölümden o kadar farklı bir bölüm oldu ki size anlatamam. Tek bildiğiniz şeyi zaten bölümün sonunda göreceksiniz. Zaten kimse spoi yemek istemez. Keyifli okumalar ♡

(Yazım yanlışı varsa uyarın düzelteyim ama de ayrı yazarsanız uçarım size ona göre cıkwkföwkfkwf o kadar da değil. Ne demek istediğimi anladınız bence, saygılar.)

Bölüm şarkısı - Cry Baby

"I know I'll fall in love with you, baby
And that's just what I'll do."

♣︎


Emir Günay

Ayakkabılarımın bağcığını bağlayıp diğer ayağıma geçiyordum ki yan tarafımdan geçip topa doğru koşan kişiyi gördüğümde doğrulmak zorunda kalmıştım. Belki de ayağıma takılıp benim düşmeme sebep olan şeyi umursamamaya çalışarak topa doğru koşturdum. Onun adımlarına yetişmem imkansızdı fakat potaya atmadan önce blok yapabilirdim.

Topu eline alıp sektirmeye başladığında önüne geçmek için adımımı attım. O hamlemi anlayıp benden sıyrıldığında fazla bekletmeyip topu potaya attı.

O kendi kendine sevinirken yarım kalan işimi halletmek üzere eğilip bağcığımı bağlamaya koyuldum. "Formundan bir şey kaybetmemişsin fakat bana hala yetişemiyorsun kaptan." Doğrulduğumda bana doğru gelip karşımda durdu. Kaptan demesi hoşuma gitmişti. Doğuş kesinlikle Mert'in bu söylediklerini duymalıydı. "Koşun iyi ama hamlelerin tahmin edilebilir düzeyde. Çocuk değilim Emir. Tahmin edebiliyorum ne yapacağını."

"Bir kere yanımdan geçip potaya top attın diye sana madalya takacağımı falan mı sanıyorsun?"

"En azından basket oldu."

"Pozisyonu kafamda netleştiremediğim için basket olduğunu bile görmedim." O bana küçümser gözlerle bakarken ben de ona aynı şekilde baktım. "Zaafımı kolladın ve basket attın. Tabii bu da zeka istiyor."

"Övdün mü gömdün mü?"

Tam topa doğru ilerliyordum ki Mert'in sesini duydum. "Zil çalmak üzere ve ben yoruldum." Tenefüs arasında sahada top bulmuş bir tur oynamıştık. Yorgun değildim fakat on dakika da olsa takım arkadaşımla tekrardan bir oyun iyi gelmişti. Benim onunla gurur duyuyor olduğumu bilseydi kesinlikle havalara uçardı. Kendisi kaptan olayı çok fazla takmış biri olarak arkadaşlık dışında, takım içinde onu övdüğümde koçun yanına gidip 'Kaptan beni övdü' diye sevinen bir insandı. Oysaki eşit bile sayılabilirdik.

Sahadan çıkıp okula doğru ilerlerken bizden sonra sahaya giren kişiye baktım. Topu eline alıp sahadan çıktığında arkasından seslendim. "Biraz oynadık. Umarım sorun olmaz!" Bize dönüp başını sağa sola salladı. Sanırım aynı yaştaydık. Bu olgunluk son sınıflığa yakışır bir olgunluktu. "İyi dersler!"

"İyi dersler!"

Sanırım biz oynadığımız için topu almamıştı. Anlayışlı birine denk gelmemiz sevindiriciydi çünkü sahip olduğu top okulun topuna çok benziyordu.

Hızla merdivenleri çıkıp sınıfın olduğu kata geldiğimizde terlemediğime şükrediyordum. Zaten bu soğukta dışarı da basketbol oynamak hataydı ve onun üzerine hiç iyi olmazdı.

Frezya |Texting|Where stories live. Discover now