23

3.1K 305 131
                                    

"Gerçekler su yüzüne çıkmadıkça bulanıklılığını korur. O zamana dek sadece körü körüne inananlar vardır."

♣︎

Emir Günay

Bir ay öncesine kadar her daim yanımda olduklarını söyleyen arkadaşlarım, mutlu giden bir ilişkim ve gayette iyi giden bir okulum vardı. Onların sıfırlanıp baştan yaratılacağını söyleseler herhalde reddederdim. Neden bir insan bunları başından def edip yeni bir hayata başlamak istesin ki?

Başımıza bir şey gelmediği sürece elimizdekilerin kıymetini bilemeyiz derler fakat bu sözü söyleyen kimse ciddi bir hüsrana uğramamıştır bence. Değeri bilinmeyen başından beri kendimiz olduğunu ve daha doğrusu gerektiğinde her şeyi geride bırakmamız gerektiğini bilmemiz gerekirdi. Her şey çoğu zaman değer verdiğimizden başımıza gelmiyor muydu zaten? Ayrılıklar, güvensizlik, yalnızlık?

Şu an burada, bana değer veren insanların yanında olmamın sebebi de buydu aslında. Değer vermek zorunda kalmadan değer gördüğüm insanların yanında olmak belki de bütün bu yalnızlığımın içinde beni ayakta tutan tek şeydi.

Sahtelikten uzak, sevildiğin bir yerden başka bir yerde olmayı kim isterdi ki zaten?

"Akıl tutulması yaşıyorum. Bir saniye." Nida ellerini başının üstüne koymuş yere bakarken gülmeden edemedim. Çınar öyle saçma şeyler söylüyordu ki muhabbet muhabbetlikten çıkmıştı. "Ne demek Almanya'da bir saat altmış dakika? Sen ciddi misin?"

Nida başını kaldırıp ona baktığında yüzündeki ciddiyet hepimize kahkahaya boğmuştu artık. "Bir dakika da altmış saniyeymiş. Biliyor musun?" Nida Çınar'ı yakalamaya çalıştığında Çınar kaçıp Burak'ın arkasına saklandı. "Bir günde de yirmi dört saat varmış diyorlar."

Arkadaşları önemli bir konu için buluşmaları gerektiğini söyleyince evden aceleyle çıkmış bir çocuk parkında buluşmuştuk. Burak ve Rüya'yla yeni tanışıyordum. Çınar ve Serkan ise zaten basketbol takımından arkadaşlarımdı. Açıkçası pek de yabancılık çektiğim söylenemezdi.

Nida derin bir nefes alıp başka bir yöne baktığında sonunda güldü. Tekrar bize dönüp ellerini birbirine vurdu anda herkes susup ona odaklandı. "Duygu'ya ben daha sonra anlatırım fakat zaten basit bir işi olacağı için bir saat geç kalsa da olur. Serkan ve Çınar siz gidin. Yolda karşılaşırız falan iş çıkarmasın Doğuş." Serkan ve Çınar yanımızdan uzaklaştığında Nida bana döndü. "Ses kaydedici yanında, değil mi?" Başımı sallayıp onayladım. Cebimden çıkardığımda Burak elimden aldı. Biraz inceleyip tekrar bana uzattığında tekrar cebime koydum.

"Ben dışarıda beklemeyi isterdim fakat Duygu yokken içeride bana ihtiyacı olacak. Tamam, basit bir görev ama Serkan ve Çınar'ın kendilerine hakim olabileceklerini sanmıyorum. En azından onlar için yanlarında soğuk kanlı birine ihtiyaçları olacak."

Rüya'nın bu fikri hepsini düşünmeye iterken aklıma gelen fikri ortaya attım. "Sayenizde Mert'ten ben de şüpheleniyorum. O yüzden Duygu'yu engelleyebilir. Yani Rüya'nın fikri mantıklı geliyor. Zaten Serkan ve Çınar'ı sizin kadar tanımıyorum. İyi olurdu."

"Doğru." Nida'nın telefonuna gelen bildirimle hepimiz ona baktık. Memnuniyetle gülümsedi. "Kaan da oradaymış. Kaan'la gerçekten bir işim yok hatta itirafı alsak yeter fakat yüzünün alacağı hali merak ettiğimden gelmesi iyi oldu." Telefonuna gelen ikinci bildirimin ardından bankın üzerinden çantasını alıp tek koluna taktı. "Hadi gidelim."

Toplandığımız park zaten spor salonunun bir sokak ötesinde olduğu için spor salonunun önüne çabuk geldik.

Nida telefonuyla ilgilenirken Rüya benden önce içeri girdi. "Versene ses kahdediciyi." Cebimden çıkarıp ses kaydediciyi Burak'a uzattım. Düğmesine basıp bana uzattı. "Sakın gerilme. Rahat davran. Eğer işler ters giderse Serkan ve Çınar'ın Doğuş'tan bıktığını, o gece yaşadıklarını, Nida'nın senin için ne kadar çabaladığını ve en önemlisi olanlar yüzünden okulda zorbalığa uğradığını aklına getir ve sakinleş." Başımı sallayıp derin bir nefes aldım. Başımı çevirip Nida'ya baktığımda onaylarcasına başını salladı. "Cihazı saklamana gerek yok. Cebinde tutsan yeter."

Frezya |Texting|Where stories live. Discover now