25

2.7K 310 104
                                    

Selam çocumlarım. Nasılsınız?

Bu bölümün bir simgesi olsaydı ilhamım olan kiraz çiçeği olurdu. Çok güzeller 🌸

Keyifli okumalar🌸 Bölüme şu sözlerle başlamak istiyorum:

"Yüzünde maske olanı ayırt etmek zordur. Ayırt edebildiğini söyleyenler ise hepsinden daha zordur."

♣︎

Nida Saraç

Ellerimi dizlerime koyup nefesimi düzenlemeye çalışırken başımı kaldırıp ona baktım. Elini yaslandığı kapıdan çekip doğruldu. Dimdik duruşu ve yüzündeki kararlı ifade beni gülümsetmişti. "Bitti." Doğrulup derin bir nefes aldım. Nefesim düzene kavuşsa da ne diyeceğini bilmediğimden kalbimdeki çarpıntı henüz geçmemişti. "Her şey bitti. Tamam, kızabilirsin ama-"

"Bana sadece şunun cevabını ver." Eliyle kapıyı gösterip konuşmasına devam etti. "Mert... Yapmadı bunu değil mi? Ben hiçbir zaman onun bana bunu yapabileceğini düşünmedim."

"Yapmadı."

Gözyaşları yanağından süzülürken hıçkırıklarının arasından duyulan gülüşü gözyaşlarına eşlik etti. Elini kapıya yasladığında ona biraz daha yaklaşıp koluna dokundum. Bana dönüp kollarını belime doladığında ne yapacağımı şaşırmıştım. Sırtıma dokunan nazik ellerine karşı ben de kollarımı ona sardım. Sanki bütün dünyanın yükünü üzerinde taşıyormuş da bir anda yükü hafiflemiş gibiydi. Elimi sırtını sıvazlarcasına hafif hafif vurdum.

Mert'e başından beri güveniyor oluşu ve bunları yaşaması onun için çok büyük bir hüsrandı. Mert'e başından beri güvenmeyen ben şu an bunların yaşanıyor oluşundan pişmanlık duysam da bir amaç için hareket ettiğimiz gerçeği içimi bir an olsun rahatlatıyordu.

Mert'e gelecek olursak, onu gerçekten plana dahil etmeyecektim fakat bana sunduğu planın ardından çok fazla düşünmeden onun planını devreye sokmuştuk. Kaan'ın da bir cezayı hak ettiği gerçeğini yüzüme vurmuştu.

Sadece Doğuş'tan alacağımız itiraf eksik kalacaktı, bu yüzden Kaan'ı da eklemeliydik ve tek yolunun ihanet olduğunu ikimiz de biliyorduk. Fazla zamanımız da olmadığından kendisinin Emir'e olan ihanetini ispatlayıp Kaan'ın ona güvenmesini sağlamalıydık. Öyle de oldu.

İkisinden de detaylıca itiraf edebileceğini söyleyip bizzat kendisi üzerine ses kaydı yerleştirdi. Daha doğrusu telefondan kaydedip bana ve Duygu'ya çoktan gönderdi bile.

Son mesajında yazdıkları ise aklımdan çıkmıyordu. "Lütfen, lütfen Emir'e her şeyi anlat. Elim ayağım titriyor. Korkuyorum."

Onlar şu ana kadar gördüğüm en iyi arkadaşlar olabilirlerdi.

O geri çekildiğinde fark ettiğim ilk şey Burak'ın yanımızdan gitmiş oluşuydu. En iyi arkadaş listesine Burak'ı da ekleyebiliyor muyuz?

Mert'e ne olduğunu tamamen anlattığımda keyfi biraz daha yerine geldi. Bu hali beni mutlu ediyordu. "Mert kamera kaydını hiçbir zaman Duygu'dan almadı. Hatta hepsi şu an Duygu'da." Başını sallayıp anladığını belirttiğinde ekledim. "Şu an içeri giremeyiz ama itirafın bizde olması yeter diye düşünüyorum. Öyle değil mi? Hem bu halinle içeri girmemelisin. Mert'i görüp ağlamayacağını bilsem gönderirdim ama-"

"Nida!" Ağlamasıyla dalga geçişim onu sinirlendirmiş olmalıydı. Zaten bilerek yaptığım bir şeydi. Eğer dalgaya vuramazsam yanaklarını bile sıkabilirdim şu an. Gözyaşlarını silmiş olsa da gözleri hala dolu doluydu. "Duygusuz musun?" Yanımdan geçip giderken ben de peşinden ilerledim. "Gördüm. Sen de duygulandın. Yalan söyleme."

Frezya |Texting|Donde viven las historias. Descúbrelo ahora