22

3.3K 314 192
                                    

Bölümü Frezya'nın yani Nida'nın ağzından okuyacaksınız. Uzun ve Nida'nın duygularının daha net anlaşıldığı birazcık -benim biraz anlayışımla- romantizm içeren bir bölüm oldu.

Keyifli okumalar dilerim ♡

Nida Saraç

Ayağım gidip gitmemek arasında kalmışken benim yapabildiğim tek şey öylece dikilip önümde duran kapıya bakmaktı. Bir yanım plana odaklanmış beni girmem için ikna ederken bir yanım sürekli bana bir sebebi yokken girmemem için ikna ediyordu. Daha doğrusu kalbim ve aklım arasında kalmıştım. Aklım çal şu zili diyor. Kalbim git diyor. Tam tersi olması gerekmez miydi?

Emir'in sabah attığım "saat 7" konulu mesajın ardından kendimi burada bulmuştum. Ona ceza verme bahanesiyle planı anlatmak geçiyordu aklımdan fakat dan diye zile basamazdım. Hem ailesi evde bile olabilirdi.

frezya: Evine mi geleyim? Onu mu istiyorsun?

emirgunay: Gelip ne yapacaksın? Küçük çocukmuşum gibi beni dövecek misin?

frezya: Annen ya da ablan olmasaydı evet (:

emirgunay: Hadi diyelim yoklar -ki yoklar

emirgunay: Gelecek misin cidden? Kxöwkfmwkmck

frezya: Emir

emirgunay: Efendim?

frezya: Ailen sana büyük konuşmaman gerektiğini söylemedi mi?

emirgunay: Ne?

Görüldü

Hiç bir şey yazmayıp öylece telefona baktığından emindim. Amacım annesi ve ablasının evde olup olmadığını öğrenmekti ve Emir yine sorularıma sazan gibi atladığı için işimi tereyağından kıl çeker gibi halletmiştim.

Şoku atlatmış olacak ki telefonuma bildirim geldi. Ben bakmak için telefonumu açmıştım ki kapının açılma sesiyle irkildim.

emirgunay: Geldiğini söylemen yeterliydi

Merdivenlerden çıkıp üçüncü kata ulaştığımda sol tarafımdaki kapıya doğru ilerledim. Kapının önünde durduğumda kapı açılmış karşımda Emir'i görmüştüm. Bir şey söylemeden kapıyı girebilmem için biraz daha açtığında ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

"Ciddi değilsin sanmıştım fakat aklıma Frezya olduğun geldi." Koridorda yürüyorken peşine takıldım. "Frezya'ya çoktan alıştım. Buraya gelmiş olman inan beklediğim bir şeydi. Planı bana henüz anlatmadın çünkü." Koridorun solundaki odaya girdiğinde peşinden ben de girdim. "Sen otur, ben geliyorum." Yanından geçtiğimde o gitti.

Küçük sırt çantamı ve ceketimi koltuğun köşesine koyup oturdum. Cebimden telefonu çıkarıp bir umut ekrana baktım. Sabahtan beri beklediğim bildirimi gördüğümde telefonu kapatıp sehpanın üzerine koyduktan sonra oturdum. İşte şimdi planı anlatmanın zamanıydı.

İçeriye elinde iki bardakla geldiğinde yanıma gelir gelmez uzanıp elinden aldım. O da yanıma oturup tam yanımızdaki sehpaya koydu. "Kahvaltını yaptın mı sen?" Başını sallayıp onayladığında elimdeki sehpaya bırakmaktan vazgeçip parmaklarımı bardağa sardım. "Antrenman beşte ve O yüzden kafanı boşaltman için iyi bir zaman."

"Kaan'ın geleceği kesin mi?"

"Hayır değil. Sanırım o gelmese de olur. Biz itirafı alalım yeter."

"İtiraf mı?" Bardağı sehpaya bırakıp tam arkamdaki çantayı elime alıp içinden ses kaydediciyi çıkarıp çantamı tekrar yerine koydum. "Ciddi misin? Sence ulu orta, insanların önünde bana itiraf eder mi? Hadi diyelim yalnız kaldık yine söylemez. Kurnazın teki. Plana değil ona güvenmiyorum."

Frezya |Texting|Where stories live. Discover now