16. BÖLÜM

4.2K 326 52
                                    

Herkes Mali'yi konuşuyordu. Baştan sona tüm okul.

Her sınıfın akıllı tahtasında etek giydirilmiş Mali'nin fotoğrafının kolajları konulmuştu. Dayak yediği suratından ve etek harici çıplak olan kıllı vücudundan anlaşılıyordu.

Anında herkes bunu sosyal medya hesaplarında paylaşıp Mali'yi etiketlemişti. Sosyal medyada bile gündem olmuştu, herkes yapan kişilerin ellerine sağlık diyordu. Aradaki bazı entellerse kanın kanla yıkanmaması gerektiğini söyleyip gereksiz duyar kasmıştı tabii.

Saffet ve tayfası eseriyle gurur duyuyordu. Vermesi gereken dersi sonunda güzelce vermişlerdi.

Fotoğrafın köşesinde de Susarsan soracak elbet Allah; ne yaptın o asil kanla? yazılmıştı.

Bu yazıyla tabii ki ülkücü tayfa ikinci dersin ortasında müdürün yanına çağrılmıştı. Saffet odaya girdiğinde Utku'yu da burada bulmayı beklemiyordu.

Müdür oturduğu koltukta karşısındaki delikanlılara baktı. Tüm idare buraya toplanmıştı.

"Siz mi yaptınız?" diye sordu müdür bey ciddiyetle.

"Evet." dedi Saffet itiraz etmeden. İtiraz etmeyi düşünmemişlerdi zaten hiç. Yaptıklarıyla gurur duyuyorlardı.

"Kahramanlık arayışınızı çok iyi anlıyorum ama bu yaptığınızın sonuçları olmak zorunda. Senin haberin var mıydı Utku?"

"Yoktu." dedi Saffet.

"Vardı hocam." diyen de Utku oldu. Yalan söylüyordu tabii ki. Saffetlerin bir şey yapacağını tahmin etse de en ufak bir fikri yoktu. Saffet'le bir haftadır konuşmayı bırak göz göze bile gelmiyorlardı.

"Var mı yok mu?"

Ülkücüler hep bir ağızdan, "Yoktu." dediklerinde Utku'nun söylediğinin bir anlamı kalmamıştı.

"Sen çıkabilirsin Utku." dedi müdür yardımcısı. Utku itiraz etmek istese de bir şey diyecek konumda olmadığından mecburen odadan çıkmıştı. Tırnaklarını dişleyerek kapı önünde volta atmaya başladı. On dakika sonra kalabalık erkek grubu müdürün odasından gülerek çıkmışlardı. Saffet aralarında değildi.

"Cihan?" Cihan ona seslenen Utku'ya döndü. "Noldu? Saffet niye çıkmadı?"

"Bir şey olmadı." dedi Cihan. "Noldu, niye sordun?"

"Merak ettim. Başınıza bela olacak bir durum varsa babamı ararım."

Cihan alayla güldü. "Babana işimiz düşmez, merak etme." dediğinde Utku kafasını salladı. Tabii onların arkası sağlamdı, sıkıntı olmazdı.

"Tamam, sağ olun siz de." diye karşılık verdi. "Çok iyi yaptınız."

"Biliyoz." dedi Cihan kafasını sallayarak. "Eyvallah." Arkasını dönüp o da önden ilerleyen tayfasının peşlerinden gitti.

Saffet'i bir on dakika kadar daha bekledi. Beklemese de olurdu. Niye beklediğini de bilmiyordu. Sadece onunla konuşma fırsatı bulabileceği bu anı kaçırmak istemiyordu.

Odadan tarih hocasıyla birlikte çıkam esmer gözlerini ona diken Utku'ya bakmamıştı. Tarık hoca ülkücülüğüyle tanınan hocaydı. Her türlü arkalarında olurdu. Saffet'in omzunu sıvazlayıp öğretmenler odasına ilerlediğinde Saffet onu bekleyen Utku'ya şimdi dönmüştü.

"Böyle bir şey yapacağınızı düşünmemiştim." dedi Utku, daha önce aralarında geçenleri şu anlık unutarak. "Şaşırdım."

"İyi mi kötü mü yani?" Tek kaşını kaldırdı. Sesi mesafeliydi.

"İyi. Kötü diyecek halim yok ya."

"Desen şaşırmazdım." dedi Saffet yürümeye başlayarak. Utku kaşlarını çatarak hızlıca peşinden gitti.

"O ne demek?" diye sordu, kolundan tutup durmasını sağlayarak. Ne demek istediğini anlayamamıştı.

Saffet kolunu tutan uzun ve kemikli parmaklara şöyle bir baktı. Bu dokunuşun bile yüreğine su serpmiş olması sinirini bozmuştu.

"Gözle görüneni inkar etmekte üstüne yok, o demek." diyip kolunu sertçe çekti. Vücudu kumralın dokunuşundan kurtulmanın etkisiyle sarsılırken hızlıca merdivenleri tırmandı. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

Utku'ysa onun arkasından kafasındaki soru işaretleriyle bakakalmıştı.

Gözle görüneni inkar etmek... Ne demek oluyordu?

kitap nası gidiyo sizce fikrinizi alıyım azcık

BELA (GAY)Where stories live. Discover now