20

3.5K 167 39
                                    

Oy ve yorum hatırlatıcısı 🔔💙

Gerçekte de olur diye zibilyon tane fikri yazmaktan vazgeçtim. Artık bunu da yazıyorum, imdat ya! 😅

Bölüm fikri bulmakta zorlanıyorum. Bugünkü kısa bölümü de buna borçluyuz. Bölümler artık her gün gelmeyebilir... :( Ama gelebilir de... Ben dengesizim de biraz wkskwhskwkkx

Bölümü içime sinmeyerek attığımı da belirtmek isterim.. :(

-

"Nisa!" Ogeday'ın panik dolu sesiyle gözlerim anında açıldı. Karşımda gözleri dolmuş ve endişeli bakışlarla bana bakan bir Ogeday'ı görmek beklediğim en son şeydi.

Hemen kalktım. Elimi Ogeday'ın omzuna koyarak konuştum. "Noldu? İyi misin sen?"

"Nisa benim kolyem var ya. Gördün mü sen onu? Ya da ne bileyim geçen oyun sana vermiştim, aldım dimi ben onu senden?" Ogeday hâlâ panikle konuşuyordu.

"Görmedim de... Kayıp mı oldu?" dedim şaşkınlıkla.

"Galiba öyle oldu. Yok... Her yere baktım yok..." dedi gözleri hüzünlü bir hâl alırken.

Hemen ayağa kalktım. "Belki ormanda falan düşmüştür. Baktın mı hiçbir yere?" dedim yerlere bakarak yürürken. Barakanın etrafını turlamıştım.

"Buralara bakabildim sadece. Ormanı nasıl arayabiliriz? Orda düştüyse bile bulamayız ki!" dedi Ogeday. Gözleri hâlâ dolu doluydu. Yerlere bakmaya mola vererek Ogeday'ın yanına gittim ve hiç beklemeden sarıldım. Ogeday bana sarıldığı gibi gözünden bir damla yaş düşmüştü. "Nisa... O kolyeyi bulmam lazım."

Gözlerimi Ogeday'ın mavilerine çevirdim. "Bulacağız. Beraber bulacağız tamam mı? Oyun alanında düşürdün belki. Bugün oyunda sorarız ekibe. Şimdi de etrafa bakarız iyice. Zaten gittiğimiz yerler belli." dedim sakin kalmaya çalışarak.

Ogeday'ı ilk kez bu kadar üzgün ve bitik görüyordum. Onu bu şekilde görmek alıştığım veya alışmak isteyeceğim bir şey değildi. Kolyenin onun için önemli olduğunu biliyordum ama nedenini hiç sormamıştım. Onu zorlamamak için kendisinin anlatmasını beklemiştim. Şu an delicesine merak etsem de önce önemli olan kolyeyi bulmaktı.

"Ormana bakalım önce o zaman." dedim. Beraber ormana girdik.

Orman çok büyük olsa da özellikle gittiği yolları ve gitmiş olabileceği yerleri dolaşarak kolyeyi armaya başladık. Zemin kurumuş çalılar, ağaçtan düşen yapraklar, yabani çiçekler ve otlar ile doluydu. Kolye burda olsa bile hepsinin arasından görüp bulmamız gerçekten çok zordu. Yine de pes etmeden aramaya devam ettik.

"Nerde bu kolye!" dedi Ogeday sinirle. Benimle değil de daha çok kendi kendine konuşuyordu.

"Kolyeyi en son ne zaman boynunda gördün, hatırlıyor musun?" diye sordum.

"En son..." Ogeday düşünmeye başladı. "Dün Anlat Bakalım'a giderken boynumdaydı. Ama dönerken boynumda mıydı hatırlamıyorum."

"Dün geldikten sonra bir yere gittin mi?" diye sordum bu sefer.

"Dün uyuyamadım sahile gidip dolaşıp geldim bir tek."

"O zaman sahile bakalım, gel." dediğimde Ogeday hemen başını sallayarak beni takip etti. Ormandan çıkarak sahile geçtik. Ayaklarımla kumları hafifçe kaldırarak bakınmaya devam ettim. Ogeday da yanımda aynı şekilde kolyeyi arıyordu.

Neredeyse tüm sahili bu şekilde dolaştık. Kolyeden herhangi bir iz yoktu. Ogeday bulamadıkça gözümün önünde daha da eriyor gibiydi. Bir şey yapmak istiyordum ama bulacağımızı söylemekten başka bir şey elimden gelmiyordu.

Zindan Adası • OgNis Where stories live. Discover now