'Bilmiyorum ama onu suçlayabileceğimiz bir durum yok. Suçu yok ki. Tabi senin suçlayabileceğin şeyler var' demesi ile Vuslat'ın kaşları çatılmıştı.
'Ne varmış?'
'Mesela Feride hanımın yüzüğüne layık göreceğin kadar yakınlığı nasıl kurdu diye suçlayabilirsin' Yavuz'un kıkırtısı ile Vuslat kaşlarını çatıp bakmıştı adama.
'Yavuz, senin parmaklarını tek tek kırarım. Bak altını çiziyorum tek tek'
'Haksız mıyım abi, açık arttırmadan aldığın onlarca yüzük var, ne biliyim bana söylesen ben alır gelirim ama sen Feride hanımın yüzüğünü layık gördün'
'Yavuz!' tıslarcasına konuşsa da artık bu sohbetin önünü alamayacağını biliyordu adam. Yavuz çoğunlukla susardı ama ayda yılda bir kez sağlam ve açık sözlülükle konuşurdu.
'Boşuna kızma abi, bana de ki aklımdan ne geçti bilmiyorum de anlarım ama sakın özellikle değil felan deme. Bu odada onlarca kasa ve gizli geçit var abi. Bunu da bir seninle ben biliyoruz çünkü ikimiz yaptık. Özellikle bir kasa o yüzük için hazırlandı ve 8 defa 11 haneli şifre girmek gerekiyor. Anlayacağın şaşkınlığına denk gelmez, hem sen şaşırmazsında' Yavuz'un omuz silkmesi ile Vuslat derin bir nefes aldı. Anlam veremediği şeyler vardı, bütün benliğini saran ama bir açıklaması olmayan hisler bir bir çıkıyordu ortaya.
'Kafam karışık Yavuz' adamın konuşması ile çakan şimşeğin gökyüzünü aydınlatması bir olmuştu.
'Zeus küfür ediyor abi' sırıtan Yavuz'a göz devirdikten sonra terasın sadece üzeri kapalı olan yerindeki koltuğa atmıştı kendini. Yavuz ise içeri girip viski sürahisi ile tekrar dönmüştü. Kadehlerini tazelediklerinde ikide sigara yakıp tenteden akan yağmura baktılar.
'Şaka bir yana abi de sen neden kasıyorsun kendini?'
'Kasmıyorum oğlum o nereden çıktı'
'Abi yapma, hadi diğer çocuklar neyse de ben yemem bunu. Ne derdin var?' Vuslat elindeki kadehi bir dikişte içip gırtlağındaki acı tat ile Yavuz'a uzatmıştı kadehi.
'Bilmiyorum Yavuz. Fazla sakinim, insanlara zarar verirken daha çok düşünmeye başladım. En kötüsü de artık beni tehtit edebilecekleri biri var ve planım yok'
'Bütün bunları yaparken onun asla bu işin içinden çıkamayacağını biliyordun demi?' Yavuz'un sorusu ile başını sallamıştı Vuslat. Bile bile Buğlem'i ateşin içine atmıştı. Bundan sonrasının ne olacağından bir haberdi, onu tedirgin edecek bir bedenide böylelikle hayatına almıştı işte.
'Abi, belki siz, yani Buğlem hanım ve –'
'Saçmalama Yavuz. O aşık olacağı birini arıyor, ben ise aşka tövbeli bir adamım. Hem tövbeli olmasam da her gün eli yüzü kan içinde gelen birine aşık olamaz'
'Elin yüzün kan oluyorsa ne olmuş abi, karıncayı incitemez denilen adamlardan daha iyisin sen. Yüreğin var bir kere, ben göğüs kafesinin içindeki organın sadece kan pompalamadığını biliyorum.'
'Ne yapıyor peki?' Vuslat'ın dalga geçercesine bakması ile Yavuz gülümsemişti.
'Ne yapıyor anlatıyım abi. Senin organ diye gördüğün şey merhamet barındırıyor, aşka tövbe ettim dediğin dilin bile senin delikanlı gibi sevmeni gösteriyor. Abi yüzün burada diye söylemiyorum bak, sen harbi adamsın. Şimdiye kadar gerçekten suçlu olmayanı öldürmedin, ayrıca sen yüreğinle Kasırga olmadın mı... Şuan tek sorun var abi, sen geçen seneyi her dakika yaşıyorsun, senin artık güvenmen lazım, kendine ve karşı cinse'
'Olmuyor Yavuz, ayaklanıyorum, diyorum ki lan Vuslat dene bir kez daha ama beynimde bir ses konuşuyor, hepsi aynı diyor. Sonra mıhlanıp kalıyorum yerimde.'
'Bu kadar tesadüf fazla değil mi dedin ya abi, haklısın fazla, tesadüf değil kader çünkü. Buğlem hanım sana Vuslat vakti geldi abi, şafak onun geldiği gün söktü. Anlayacağın gün doğdu abi, diğerlerinden daha berrak doğdu'
'Aklıma girme Yavuz, o benim misafirim' diyen Vuslat'la bir gök gürültüsü ve şimşek almıştı etrafı.
'Demedi deme Zeus sana sinirli'
'Birazdan tepemize atacak zaten' iki adamda gülmeye başladıklarında ayaklanmışlardı. Çalışma odasına girmeleri ile kırılma sesi duyduklarında hızla silahlarına davranıp koşarak ikinci kata indiler. Koridordaki sesizlik ile Vuslat'ın kaşları çatılmıştı.
'Bu kattaki odaları kontrol et' diyerek koridorun bir başına Vuslat, diğer başına Yavuz ilerlemişti. Tek tek odaları gezdiklerinde bir problem olmadığını gördüler. Mobilya tıkırtısı gelince Vuslat'ın gözleri hızla Buğlem'in odasını bulmuştu. Adamın kalbi bir anda depara kalkınca elinde olmadan dalmıştı odaya. Yataktaki boşluk göğüs kafesine bıçak saplanır gibi bir his yaratması ile odaya göz atmış ve duvarın köşesinde bacaklarını kendine çekmiş kız ile karşı karşıya kalmıştı. Dibindeki vazo kırığı ile şaşkınca Yavuz'a çevirmişti gözlerini.
'Yağmurdan sanırım abi, Canan ablayı uyandırayım mı?'
'Sen evi tam olarak kontrol et her yeri kilitle, yat uyu. Ben hallederim'
'Peki abi' Yavuz kapıyı çekince Vuslat'ta sakin adımlarla kıza ilerlemişti.
'Buğlem' seslenişi fısıltılıydı ama yüksek çıkarsa kızın daha da irkilmesini sağlar diye düşünmüştü. Buğlem'in yanına çöküp saçlarını okşadığında o da dizlerine gömdüğü başını hafifce kaldırmıştı. Vuslat için akrep ve yelkovan durmuştu o anda, kızın gözlerinin altındaki parıltılar ve buğulu hareler ile nefesi kesilmişti sanki.
'İ-iyi misin?' kız iç çekerek tekrar ağlamaya başlamış ve adama sarılmıştı bir anda. Vuslat şaşkına dönerken eli kendinden bağımsızca kızın saçlarına gitti.
'Geçti, sakin ol' omzuna başını gömmüş bir kız için ne yapacağını bilmiyordu adam.
'Ko-kor-ku-yo-rum'
'Ben yanındayım' fısıltısı ile sıkıca sarmıştı kızın bedenini, bir elini bacaklarının altından geçirip kızı kucakladığında derin bir nefes alarak o hanımeli kokusunun ciğerlerine yerleşmesine izin vermişti. Yavaşça yatağa oturduğunda kızın kollarının gevşediğini fark edip derin bir nefes aldı adam. Kenara sıyrılmış ince pikeyi yavaşça çektiğinde korkudan titreyen beden daha çok sokuldu adamın göğsüne. Gitmesini istemez gibi tşhirtün kumaşını kavradığında Vuslat'ta örtüyü omuzlarına bırakıp kızın nadir ellerinin üzerine avucunu yerleştirmişti.
Bazen korku ile çarptığı zannedilen kalp ürkeklikten daha fazlasını anlatırdı. Bir limana ihtiyaç duyardı insan, daha önce tanımadığı ama sanki yıllardır mutlak rotası olduğunu hissettiği bir liman. Bir kadın saçlarının okşanmasına çok anlam yükleyebilirdi. Acıma, aşk, hüzün, destek... Bir adam ise ince parmakların onu sıkıca tutmasına onlarca ifade ekleyebilirdi. Korku, sevgi, telaş... Bu kez iki ten bilmeden de olsa aynı amaçla dokunuyorlardı birbirlerine ve birkaç saat sonra sökecek şafak gelecek günler gibi onlara sürprizler hazırlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|
Teen Fiction(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan...