Bölüm 29 - Bir Kına Heyecanı

28.5K 1.1K 20
                                    

Toprak alana arabayı bırakıp kutuları arka koltuktan aldığında Salih arabayı garaja hareket ettirmiş Vuslat ise korumaların açtığı kapıdan eve girmişti. Salonda oturan çocuklar ve masanın hazırlanmasına yardım eden kızlara bakıp gülümseyerek sehpaya elindekileri bıraktı. Kahverenginin tonlarında olan üç kutunun ikisini oğullarının önlerine bırakıp ona şaşkınca bakışlarına gülümseyerek karşılık vermekle yetinmişti.

'Bunlar ne baba?'

'Düğüne kotlarınız ve tşhirtlerinizle gidemezsiniz' demesi ile iki gençte gülümseyerek açmıştı kutuların kapaklarını. Ortaya çıkan spor takımlarla Göktuğ gülümsemesini büyütmüştü.

'E bu badinin farkı ne?'

'Ceketinizi çıkarmayacak olmanız mesela' demesi ile gülüşmeler olurken bakışlarını kızlara çevirdi bu defa.

'Bırakın bakalım orayı, gelin' cümlesi ile kızlar da gelirken bej kutuyu Deniz'in, kırmızı kutuyu Göksel'in ve lacivert kutuyu Buğlem'in önüne bırakmıştı. İlk başta Göksel açarken içinden çıkan çelik mavi sırt dekolteli elbise ile gözlerini kocaman açmış ve ayağa fırlayarak Vuslat'a sıkıca sarılmıştı.

'İnanmıyorum... Çok güzel bu... Teşekkür ederim baba'

'Rica ederim prenses hazretleri' diyerek Deniz'in kutuyu açışına bakmıştı. Kız sakince içinden çıkan siyah dantel mini elbise ile dudağını ısırmıştı.

'Baba... Mükemmel bu...' diyerek abiye tuluma tekrar göz attığında kaşlarını kaldırarak memnun bir gülümseme sunmuştu. Buğlem kutuyu açıp derin bir nefes aldıktan sonra omuzlarından tuttuğu elbiseyi havalandırmıştı. Kolları tül ve işleme karışımı olan derin yırtmaçlı elbise ile kızın nefesi kesilirken Vuslat şaşkınlığına sadece gülümsemeye başlamıştı.

'Göksel'in zevkine güvenmesini şimdi anlıyorum. Gerçekten çok güzel, teşekkürler.'

'Rica ederim hayatım' cümlesi Buğlem'in utanmasına neden olurken Vuslat kızın yanına yaklaşıp kolunu beline sarıp şakağına dudaklarını bastırdı. Ailesinin bir arada olmasını seviyordu adam. Herkesin birbirine bağlılığı daha büyük bir güç veriyor ve boşa düştüğü her an şükür etme ihtiyacı hissediyordu. Mutlu olmayı hak edecek insanlarla olması daha mükemmelken Vuslat daha iyi olması için elinden geleni ardına koymuyordu.

Akşam yemek faslı ile sona ererken hepsi yarınki kına gecesi ve bekârlığa veda için erkenden odalara çekilmişti. Vuslat ve Buğlem kısa bir duştan sonra yatağa gömüldüklerinde Buğlem adamın parmaklarının nemli saçlarında dolaştığını hissetti. Gülümseyerek avuç içlerini birleştirerek başı ile yastık arasına aldığında Vuslat kızın saçlarına bu kez burnunu gömdü.

'Bir kadının alnı dudaklarından daha değerlidir. Çünkü dudaklarından dökülecek 'Seni Seviyorum' sözü, önceden alnına yazılmıştır. der Özdemir Asaf... Ben alnının üzerine yazılmış hükümlere mühür vurarak seviyorum seni. Belki garip ama şu günlerde Özdemir Asaf'ın yüreği ile hissediyorum yüreğimi, onun da dediği gibi Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor... Galiba herkesten farklı sevmelerimi başkasında görmen beni korkutuyor...' Buğlem adamın dudakların dökülen her kelime ile içindeki sıcaklığı beslemiş ve yavaşça yüzünü ona çevirmişti. Karnındaki elin belini sarması ile gülümsemesini büyüterek adamın şakaklarından sivri çenesine doğru işaret parmağı ile bir yol çizmişti.

'O zaman Can Yücel gibi sesleneyim sana; Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, Martı sevdiği denizden vazgeçmez... Ve sen sevgili; her sabah uyandığımda düşündüğüm ilk şey, her gece zihnimde canlanan son şeysin...' fısıldayarak konuşması Vuslat'ın içinde alev alev bir Roma'ya neden olmuştu. İçindeki aşıklar şehri yanıp tutuşmuş, ateş önüne geçen her şeyi yakıp kül etmişti. Adam içini açmaktan pişman olmayacağı bir kadınla konuştuğunu fark ederek arşınlıyordu sokakları, yolları, denizleri ve ırmakları... Geçmiş ile gelecek arasında köprüleri yıkarak o dakika sevmenin tadını yaşıyordu. Zaman geçsindi, geçsin ve bu sevda asırlara yürüsündü.

Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|Where stories live. Discover now