15. Bölüm

2.8K 142 4
                                    

  Hastaneden çıktığımda ağabeyim beni evine yerleştirdi. Ağabeyimin evlendiğini ve çocuklarının olduğunu hastanedeyken öğrenmiştim. Gerçi aradan 3-4 yıllık bir süre geçmişti ve bu süreçte ailemden hiç haber alamamıştım. Arıyordum, babam telefonu açıyordu, sesimi duyunca kapatıyordu. Bunu defalarca yaşadım, hiç aramaktan vazgeçmedim. Keşke daha önemli şeylere zamanımı harcasaydım. Ama artık öyle hatalara düşmeyeceğim. Sadece minik Deniz'imle ilgileneceğim ve hayatımı ona göre kuracağım. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya başlayınca kendi evime yerleşeceğim ve işe başlayacağım.

   Ağabeyim beni büyük misafir odasına yerleştirdi. Orası resmen anne ve bebeğinin rahatça kalabileceği gibi dizayn edilmişti. Bir bebeğin ihtiyacı olabilecek her şey vardı. Peki ağabeyim neden böyle bir şey yapma gereği duymuştu ki?

"Babam seni öldü bilecek ses çıkarmadığımız sürece hiçbir sorun olmaz." Kimse sesini çıkarmazdı. Eğer babam tarafından öğrenilirsem hiç iyi olmazdı. Ama bu sefer şansım uzun bir süre yaver gitti ve hiç kimse sesini çıkarmadı.

  Ta ki bir yıl sonraya kadar... Deniz'in 1 yaşına yeni girdiği zamanlardan birindeydik. Babamın beni öğrenip evi basmasını saymıyorum. Bebeğimi benden ayırdılar. Eski hayatımdan daha beter zamanlar geçirdim, ama son olay bardaktan taşan son damla oldu. Beni Deniz'den mahrum bıraktılar, beni bir kadınla evlendireceklerini söylediler, kabul etmeyince Deniz'i öldürmekle tehdit ettiler.

   Evleneceğim kişinin kız çocuğu olduğunu öğrenmem de uzun sürmedi. Bana ağabeyim de sahip çıkamadı. O kızla evlenmem için üzerimde türlü türlü baskılar kurdular, işkence ettiler.

Kız Muşluydu ama hiç belli olmuyordu. Kumral saçlı ve mavi gözleri vardı. Üzerinde ciddi bir baskı olduğu suskun halinden belliydi. Ona baktıkça kendimi kötü hissediyordum. O 12 yaşında küçük bir kız çocuğuydu, ben ise 18 yaşında cinsiyeti belli olmayan bir yaratık. Pedofili gibi hissediyorum...

  İmam nikahı kıyıldı. Kızı Ankara'ya getirdik. Eski püskü bir eve yerleştirildik. İlk günde kız çok korktu ve kendisini banyoya kilitledi. Deniz'i uyutup kızı ikna etmek için yanına gittim, banyonun kapısına dayandım: "Orada kalmana gerek yok, dışarı çıksana." Sadece ağlama seslerini duydum.

"Merak etme dokunmayacağım sana, yaklaşmam bile." Allah bilir kıza ne demişlerdi.

"Amcamın yaptıklarını yapmayacağına söz ver!" Herhalde gördüğü şiddetten bahsediyordu.

"Söz veriyorum. Dedim ya, sen istemediğin sürece sana yaklaşmam bile." Kapıyı açıp aralığından baktı.

"Tavşanlı pijamalarımı getirir misin?" dedi utana sıkıla. Dediğini yaptım.

  Kapısında uzun süre durup onu rahatsız etmek istemedim. Salonda uyuyan Deniz'in yan koltuğuna yatıp uyudum. Sabah ise o kız beni uyandırmıştı. Deniz'i ilk defa gördüğünden biraz şaşırmıştı. Çekindiğinden tepki veremiyordu.

"Bu bebek kim?" diye sordu. Benim olduğunu söylemek istemedim, yalan da söyleyemezdim.

"O bir mucize, mucizeler gizlidir." Üstelemedi ama deli gibi merak ediyordu.

"Kahvaltı hazırladım," dedi.  Kaşlarımı çattım: "Cidden şu oyun çocuğu olduğun yaşlarında bana hizmet mi yapıyorsun? Bir dahakine gerekirse sabahın köründe kalkma." Çaresizce boynunu eğip başını salladı.

  Yan koltukta melek gibi uyuyan Deniz'ime baktım. Yanına yaklaşıp bir süre onu izledim. Minik tombik ellerine narince dokundum. Tarifi zor bir duyguydu. Bu duyguyu Deniz doğduğundan beri yaşıyordum. Hissettiğim şey bana güç veriyordu. Buna rağmen aileme gücüm yetmiyordu.

  Salondaki çıkışa yöneldim. Küçük kızın yanından geçerken eğik boynunu yukarı kaldırdım: "Boynun eğik durmasın, senin gibi bir kıza hiç yakışmıyor."

Kalbe Davet (Mpreg)Where stories live. Discover now