Oyun? Chapter:29

2.1K 217 18
                                    

Oyun?
Chapter:29

♧♧♧

" Bunu yapmak doğru muydu? "

Kim Minseok sordu, arada oluşan ölüm sessizliğinin bozulması adına. Kapıdan hızla çıkan Ahn Miryo'dan gözlerini alarak karşısında dalmış bir şekilde çenesini kaşıyarak oturan Seo Junghoo'ya döndü. Kafasının içinde neler dönüyordu merak etsede sormak istediğini sanmıyordu.

" Bana geçmişi hatırlamak istediğini söyledi. Bazı şeyleri yüzüne anlatmak yerine bu şekilde yapmam gerektiğini düşünüyorum. Doğru olan bu. Hala benim kim olduğumu bilmiyor ve bana yüzde yüz inanacağını da sanmıyorum. "

Kim Minseok anladığını bildirir bir şekilde başını sallarken garsonun masaya getirdiği buzlu sodadan bir kaç yudum aldı.

Baekhyun ve Miryo'yu tüm gece takip etmesi yüzünden oldukça yorgun düşmüştü. En azından şimdi Nerede ve ne yapıyorlar biliyordu. Ne yapıyorlar kısmı biraz meçhul olsa da ..

" Artık işin içinde benim olduğumu da biliyor. Tedirgin hissediyorum. "

Seo Junghoo dağıttığı dikkatini yeniden Minseok'a çevirdi. İfadesi tedirginlikten çok daha karanlıktı aslında. Bakışları derindi ve Seo Junghoo onun ne yapmak istediğini asla kestirmezdi bu haliyle. Ona hala güvenmiyordu aynı şey için birlikte baş etmeye çalışsalarda.

Minseok'un sinsiliğini hissediliyordu, yüzüne bakıldığın da hiç birşey anlaşılmasa da. Kendi babasının arkasından tanımadığı biriyle iş çevirirken biran bile düşünmeyen birine nasıl güvenebilirdi ki zaten..

Nasıl olsa onunla işi bittikten sonra kıçına tekmeyi basacaktı.

" Tedirgin hissetmesi gereken kişinin kendin olduğunu mu düşünüyorsun? "

Tek kaşı havada sırtını oturduğu koltuğa yaslayarak dalga geçerek sordu. Yüzündeki alaycı sırıtış git gide büyüyerek yerini alırken Minseok ifadesizliğini korumaya devam etmeye çalıştı bir süre daha.

Karşısında ki adamla aynı şey için yola çıkmış olabilirlerdi ama bu kesinlikle ondan nefret etmediği anlamına gelemezdi. Çünkü şu lanet gülümsemeyi takındığı suratına bakmaya dayanamıyordu. Bir süre daha ona katlanması gerekiyordu, yüzüne geçirmek istediği yumruklarını gizleyerek.

" Ahn Miryo az önce babasını, Kim Ji Hoon'un öldürttüğünü öğrenmişken sana böyle birşey söylemek düşer mi sence? "

Kısa bir süre sol elinin tersiyle gülümsemesini saklamayı deneyerek Minseok'u iyice çileden çıkarmaya çalıştı. Bunu ona karşı bilerek mi yapıyordu kesinlikle bilmiyordu.

" Aptal bir hastalık yüzünden içinde korkunun tek bir zerresi bile olmadan babanın etrafında dolaşmaya devam edecek. Fakat nasıl hissedeceğini biliyor musun? "

Seo Junghoo'nun git gide alçalan ve daha da tehlikeli hale bürünen sesi, Minseok'un kanına işlemiş ama bunu ustalıkla saklamayı başarmıştı. Ölümüne korkardı ama yüzüne bir gramını bile yansıtmazdı.

Açıkcası Seo Junghoo'dan hem nefret ediyor hemde korkuyordu.

" Ama ben tahmin edebiliyorum. Ne yapacak biliyor musun? "

Derin bir nefes verdi yüzüme doğru masanın üzerinde eğildiği sırada.

" Kanının son damlasına kadar intikam almak isteyecek. Ve en önemlisi de öldürmek isteyecek. "

Kanının donduğunu hisseden Minseok sessiz bir şekilde yutkunabilmişti sadece. Seo Junghoo'nun karşısında yapabildiği tek şey sessizce oturup kendi düşünceleriyle boğuşmak oluyordu her defasında.

" Sence babanın canını en fazla yakan şey ne olur? "

Seo Junghoo'nun sorusuna verebileceği bir cevabı yoktu açıkçası Minseok'un. Babasının canını en fazla ne yakabilirdi emin değildi.

" Öldüğünü görmek.. Çocuklarından birinin. "

Junghoo masaya bıraktığı tutan hesaptan daha fazla olan parayla birlikte Miryo'nun az önce çıktığı kapıya yürüyüp gözlerinin önünde yok oldu saniyeler içinde. En son söylediği şey kulaklarında hala yankılanmaya devam ediyordu.

" Kardeşlerinden birini daha az sevmeye başlamalısın. Kaybettiğin zaman acın daha hafif olur. "

Söylediklerin de şaka yapıyor olabilme ihtimalini hiçbir şekilde düşünemiyordu bile Minseok. Seo Junghoo şaka yapmazdı, yani onun tanıdığı kadarıyla güldüğünü bile çok nadir götürürdü.

Kendi çocuklarından birinin öldüğünü görmek?

Ahn Miryo'nun korkutucu tarafları olduğu kesindi fakat birini öldürebilecek kadar gözünün döneceğini tahmin etmiyordu. Açıkcası bilemiyordu da. Yapabilir miydi?

Fakat her ihtimale karşı gözünü hem Miryo'nun üzerinde hem de kardeşlerinin üzerinde tutması gerekiyordu.

Özellikle Baekhyun...

Aptal kardeşinin Miryo'ya karşı özel hisler beslediği her halinden belliydi. Ve başına bir bela alacağı belliydi eğer Miryo ile takılmaya devam ederse...

Cebinden telefonu çıkarıp ona ulaşmak istediyse de Baekhyun'un Hattın diğer ucundan duyulması gereken sesi bir türlü gelmiyor, telefonu sürekli meşgule düşüyordu.

Miryo az önce öğrendikleri yüzünden ona bir zarar vermiş olabilir miydi? Bu kadar fevri davranarak Seo Junghoo'nun planını mahvedececeğini hesaba katmamış olma ihtimali var mıydı peki?

Bu bölüm bir önceki bölümün açıklaması gibi birşeydi. Herşey kore dizilerinde ki gibi tesadüflerden oluşmuyor ne yazık ki!

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now