Annelik?

920 72 23
                                    

Anne, bir çocuğu doğuran, bakımını üstlenen veya kendi doğurmadığı bir çocuğu evlat edinen ve bakımını üstlenen dişi canlıdır.  Annenin çocuklarına karşı ilk görevi  onları dünyaya getirmek, emzirmek ve hayata güçlü ve sağlıklı bir başlangıç yapabilmelerini sağlamaktır.

Peki, Annelik nedir? Annelik ise dişi canlının yavrusuna karşı gösterdiği şefkat, ilgi  ve koruma duygularının bütününe verilen addır.

Peki ya benim annem bu durumda ne oluyordu? Elbette o da bir anneydi, fakat annelik görevini yerine getirememiş aciz bir insandı benim gözümde. Kendi kızına bu kadar acılar yaşatıp, tüm doğruları bilmesine rağmen yanlışları söyleyip yolundan sapmasına neden olan bir kadının annelik vasfını taşımaması lazımdı. Kendi kocasını, kızının çok sevdiği babasının ölümüne neden olacak bir kadın, kesinlikle anne olmamalıydı.

Bana yıllarca yalan söylemiş, babamın katiline de aynı yıllarda yardım etmişti. Ondan nefret etmem gerekirdi.. Fakat neden kendimi büyük olaydan tam bir yıl sonra, annemin tedavi görmek için yatırıldığı hastanenin bahçesinde buluyordum. Üstelik adımlarımı durduramamış tanınmamak için yüzümün yarısına kadar indirdiğim kapüşonumla birlikte yattığı birlikte ki odasının kapısının önüne kadar gelmiştim.

Yaptığım bu aptallıktan Baekhyun'un haberi olsaydı eminim uzun bir süre benimle konuşmazdı. Çünkü bende aynı şekilde onun da babasından haber almasına engel oluyordum. İkimizin de öldüğü herkes tarafından bilinirken, Seul'den oldukça uzakta olan Jinan'da yeni bir hayata başlamak  Seo Jungho'nun fikri olsa da Baekhyun buna itiraz etmeden kabul etmiş benimle birlikte olduğu için mutlu olduğunu defalarca dile getirmişti. Fakat biliyordum, hatta adımdan emin olduğum kadar emindim ki, o da eski günleri özlüyordu. Babasıyla hiçbir sorunu olmadığı günleri, hep birlikte yemek masasına mutlu oturdukları akşamları, hatta ne kadar her defasında kaçırsa da babasının gelmeyi unuttuğu okulda ki sene sonu yapılan şarkı yarışmalarını.. Bunu abisi Chanyeol'a söylerken kulak misafiri olmuştum aslında.

Karşımda duran açık kapıdan içeriye doğru kimseye belli etmeden sinsice süzülürken annemin cam kenarında sandalyenin üzerine oturmuş bir şekilde uyuyakalışına şahit oldum. Eskisi kadar herkesin hayran kalınası güzelliği yoktu ne yazık ki. Bir sene içinde insan ne kadar yaşlanabiliyorsa sanırım o kadar çökmüştü. Göz altlarında ki kırışıklardan her zaman nefret eder, en pahalı kremleri alır onları yok etmeye çalışırdı her defasında. Fakat şimdi kırışıkları o kadar belliydi ki onu böyle görünce.. Şaşırmıştım. Verebildiğim tek tepki buydu. Onu uyandırıp söyleyebileceğim hiçbir şey de yoktu. Uyandıramazdım da. Derin bir iç çekip nefesimi verdiğim de gözlerini kırpıştırmasına neden olmuştum. Ama yine uyanmadı.

Bacaklarını örten ince örtüyü daha fazla üşümesini engellemek adına omuzlarına kadar onu uyandırmamak adına yavaşça örterken, hırkamın cebinde titreyen telefonum telaşlanmama neden oldu. Ne yazık ki aptal promosyon mesajlarından başka bir şey değildi ve telefonumun sesini kıstığıma binlerce kez şükür ettim.

" Miryo-ah? " Uykusunda adımı sayıklaması beklemediğim bir şeydi. Annemin beni böylesine sevip, ölüm haberimi alıp bu hale düşmesini hiç beklemiyordum. Seo Jungho'nun bana aylar sonra bir şekilde bulduğu telefonumdan ulaşıp annemi ziyaret etmemi söylemesi üzerine gelmiştim. Yoksa, onu bir kez daha görüp eskiyi hatırlamak gibi bir düşüncem asla yoktu ki, Baekhyun ile aramın bozulması isteyeceğim son şey bile değildi. " Miryo... "

Annem adımı bir kez daha boş odanın içinde sayıklarken adımlarımı hızla geri kaçırıp odadan çıkmaya yeltendim. Fakat kapının açılıp içeri girmeye çalışan kuzenim Kyungsoo planlarımın arasında kesinlikle yoktu, kaldı ki koridorun hemen ilerinde doktor ile konuşan teyzem ise aklımın ucundan bile geçmemişti.

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now