DEAD! / Chapter : 42

1.3K 138 48
                                    

Multimedia: Azıcık Baekhyun'a benzeyen bir adet Taehyung.. Siz onu Baekhyun olarak düşünün.

○○○

Daha fazla kan.

Benim kanım.

Daha fazla acı ise;

Kalbimi delip geçen kurşunun verdiği his ti



Berbattı. 18 yıllık hayatımda daha önce hiç böylesine keskin ve kafayı yememe sebep olacak kadar büyükçesine bir acıyla karşılaşmamıştım. Sarı tişörtüm saniyeler içinde renk değiştirip kırmızıya boyanıncaya kadar kendimi ayakta zor tutabilmiştim. Bacaklarım titriyordu. Ellerim titriyordu. Dudaklarım titriyordu. Dişlerim birbirine vuruyor gibi hissediyordum.

Hissettiğim acı tarif edilemez boyuttaydı. Küçücük bir iğnenin bile battığı zaman verdiği histen acı çeken biri olarak o kocaman merminin vücudumda bi delik açmasının verdiği acı nasıl tarif edilebilir?

Nefes alamamaya başladığımı hissettiğim de sesli bir şekilde geriye doğru, yere devrildim.

Ve bu silahtan korkup yere çöken herkesin başını kaldırıp ne oldu dercesine bakmasıyla aynı zamanda oldu.

" Hayır.. Hayır.. HAYIR!! "

Junghoo'nun sesi kulaklarıma ulaştığında ağzım kocaman olmuş bir şekilde yerde yatarak nefes almaya çalışıyordum fakat canımı öylesine yakıyordu ki bunu bile yapamıyordum.

"  Ah.. AAAHHH!!! !

Bunlar benden değil, Junghoo'nun yanıma çöktükten sonra ağzından çıkan acılı iniltilerdi.  Onunda acı çektiğini görebiliyordum. Böyle birşey olmasını beklemiyordu elbette.

Babası, annesi, amcası olarak gördüğü babam ve şimdi de ben..

Hayatında ki herşeyi kaybetmiş bir adam olacaktı Seo Junghoo. Çünkü hissedebiliyordum.

Ölüyordum...

" Ambulans çağırın çabuk! Ne Duruyorsunuz?! "

Bağıran Kim Ji Hoon'un sesi beni yeniden gerçekliğe doğru çekerken ambulansın benim için olmadığını kısa süre içinde yerde yatan Baekhyun'u görmemle anladım.

Kim Minseok bir köşede hala kendinden geçmiş bir şekilde yerdeyken, Baekhyun babasının kollarında kanlar içinde yerdeydi. Ona ne olduğunu bilmiyordum fakat durumu benim ki kadar vahim durmuyordu.

" Beni bırakma, elimi sıkıca tutmaya devam et Miryo... Sakın git-me!!

Junghoo artık hissizleşmeye başlayan ellerime sıkıca sarıldı. Delicesine ağlıyordu. Çenesi titriyordu. Doğru düzgün konuşamıyordu bile.

" Git-gitmeli-y-yim..  " 

Junghoo, kulağımın hemen yanında avazı çıktığı kadar bağırıp buna itiraz ederken, hersey için çok geç olduğunu biliyordum. Çektiğim acıya daha fazla katlanmak istemiyordum.

Ölüyordum..

Babam vurulduğunda böyle bi acı mı çekmişti yani? Ne kadar berbattı.. Filmlerde izlediğim de genelde tek bir kurşunla yere devrilip can çekişen kimse görmemiştim, fakat gerçeği buydu. Acı fazlaydı ve siz bir an önce ruhunuzu teslim etmek istiyordunuz.

" Sakın gözlerini kapama. " 

Görüşüm bulanıklaşırken Sehun'un canımı daha fazla yakmasına sebep olan şeyi son anda gördüm. Üzerinde ki tişörtü çıkarıp göğsümde açılan deliğe doğru bastırıyordu, daha fazla kan kaybetmemem için. Fakat çabalarının boşuna olduğunu kendininde bildiğine emindim.

Çok fazla kan kaybediyordum.

Ağzımdan gelen kan tadı midemi bulandırıken karanlığa doğru çekildiğimi hissediyordum. Sanırım gidiyordum.

Gözlerini aç, sakın uyuma Ahn Miryo. " 

Sehun kendime gelebilmem için yarama daha çok bastırarak canımı yaktı.

" AHH! "

Yüksek sesli bir iniltiden sonra ağzımdan çıkan başka bir şey de kandı. Nefes almamı daha fazla zorlaştırıyordu.

"  Neden?! NEDEEEEENNN?!! "

Junghoo'nun öfke ve acıyla çıkan çığlıkları nefesimi teslim etmeden önce duyduğum son şeyler oldu.

Ve öldüm....

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now