BÖLÜM 37 "FİRARİ"

88.8K 7.3K 3.1K
                                    

Merhabaaa! Oy ve yorumlarınızı bekliyorum <3

BÖLÜM 37 "FİRARİ"

Ali Keskiner hayatıma girmeden önce tam anlamıyla yapayalnızdım. Kocaman bir yalnızlık, bir ömür boyu süren sevgisizlik. Kimse için önemli değildim, kimse eve geç geldiğimde meraklanmaz, kimse o gün hastaysam benim için çorba yapmazdı. O kadar yalnızdım ki, haftalar boyunca tek kelime etmeden geçen günlerim vardı. Telefonum vardı ancak hiç çalmazdı, ailem benim için endişelenmez, hâlimi hatırımı sormak için aramazdı.

Bir keresinde hiç unutmuyorum zehirlenmiştim. Kırmızı meyve alerjim olduğunu bile boğazım şişip sokak ortasında nefes alamadığım için bayılana kadar bilmiyordum. Hastaneye kaldırılmıştım, ambulans görevlilerinin acil ilk yardımı sayesinde komaya girmekten kurtulmuş, günlerce hastane odasında tek başıma kalmıştım.

Gelen hemşireler ben hastaneye yatırılıp bilinçsiz uyuduğum sırada, okuldaki telefon numaraları üzerinden babama ulaşmışlardı ancak kendisi "Yoğurt yedirin, bir şey olmaz," deyip yüzlerine kapamıştı telefonu. Bir kere olsun beni aramamıştı.

Öylece hastane odasında kendime sarılmıştım. Yalnızlığın bu derece azap verici olmasının yanı sıra utandırıcı da bir etkisi vardı. Herkesin bakışlarını üstümde hissediyordum sanki. "Kıza bak tek başına." "Hiçkimsesi yok." Bu şekilde fısıldaşıyorlardı sanki. Acınmaktan nefret ediyor, iyice içime gömülüyordum.

Derin bir keresinde onunla aynı yurt odasını paylaşırken bana dönüp "Seni neden hiç ailen aramıyor?" diye sormuştu. Yutkunduğumu hatırlıyordum. Gerçekten de öyleydi, onu ailesi sürekli arıyor, yanına geliyorlar, beraber tatillere çıkıyorlardı. Beni kimse aramıyor, sormuyordu. Ölsem sanki aylar sonrasında haberdar olacaklardı.

Bir haberde görmüştüm, bir kadın evinde öldükten ancak aylar sonra evden gelen çürümüş ceset kokusu nedeniyle bulunmuştu. Sonumun böyle olacağını biliyor ve öyle korkuyordum ki.

Derin'e dönmüştüm acı acı. "Sen olmadığın zamanlarda arıyorlar, her gün konuşuyoruz neredeyse."

Yalan söyleyen ve yalan söylemeyi alışkanlık edinen bir insandım. Hiçbir insan bile isteye, seve seve yalan söylemiyordu. Eksikliğimi kapatmak ve zaten sınırlı iletişim kurduğum insanlara da bana acımamaları için sürekli yalan söylüyordum.

Bazen bütün gün kütüphaneden hiç çıkmıyor, odaya gelince Derin'e "Tüm gün arkadaşımlaydım," diyebiliyordum. Sırf bana acımasın diye.

Derin sonra detayları soruyordu okuduğum kitaplarda karakterin en yakın kız arkadaşlarıyla yaptığı şeyleri anlatıyordum. Bazen okulda, hep tek başıma oturduğum için insanların bakışlarını yine sırtımda hissediyor, hemen elim telefona gidiyor, o bakışlardan kaçarmış gibi sanki biriyle mesajlaşır gibi yapıp Whatsapp'daki grup mesajlarını okuyordum, bu grup mesajlarının hepsi de yine okulla alakalıydı.

Yalnızlık öyle büyük bir girdaptı ki, depresyondaydım, mutsuzdum, tektim, kurtulmak istiyor, çok iyi arkadaşlarım olsun, sınıfın en popülerlerinden olayım, herkes beni çok sevsin istiyordum ama ağzımı açıp bir insana "Merhaba," bile diyemiyordum.

İnsan annesi tarafından terk edilince, hayatına giren alelade insanlar bile kendisini tersleyecek, dışlayacak gibi hissediyordu. Sanki "Merhaba," dersem kimse "Merhaba," demeyecek, öylece daha çok utanacaktım.

Yalnızdım.

Yalnızlık beynimdeki bir ur gibiydi. İltihabı her yere dağılıyordu, giderek içinden çıkamayacağım, beni işgal eden bir hastalığa dönüşüyordu.

MAĞLUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin