BÖLÜM 6 "ANLAŞMA"

146K 9.2K 1.2K
                                    

Instagram: hikayelerindeyasar 

BÖLÜM 6 "ANLAŞMA"

Hayatım boyunca kendime çizdiğim sınırlardan dışarıya çıkmadım. Hep hedeflerim oldu, hep gitmek zorunda olduğum bir rotam. Hiç özgürce takılamadım, belki bu bir hastalıktı ama hep beni takip etti. Rotamdan çıktığım her an beynimin içindeki ses avaz avaz yanlış yaptığımı fısıldadı bana.

Aşırı sorumsuz iki ebeveyne sahip olmanın bana kattığı tek şeydi bu sanırım, hep takip etmek zorunda kaldığım düzen... Sanki ben bir yanlış yapsam bana bağlı hayatlarda yıkılacaktı. Bu yüzden hep koşmalıydım, hep büyük büyük sorumluluklar almalıydım, hiç durmamalıydım, çünkü durursam beni geçecek insanlar olacaktı bu yarış çizgisinde.

O yüzden bütün hayatım boyunca koştum ben, durmaya vaktim yoktu ki benim, benim tüm yollarım yokuş yukarıydı, hem çok hızlı olmalıydım hem de hiç vazgeçmemeliydim. Defalarca kez düştüm ben o yolda, dizlerim kanadı... Anne ve babamı aradım, ikisi de yoktu. Kendi yaralarımı sarmayı ve her ne olursa olsun yola devam etmeyi öğrendim.

Sahip olduğum hayatı kazanmak için çok uğraş verdim, iyi bir üniversite kazanmak, burs kazanmak, iyi bir ortalama yapmak, babama bakmak...

Bütün bu keşmekeşin içerisinde ne benimle beraber vakit geçirmekten hoşlanacak gerçek bir dostum oldu, ne de bir sevgilim... Sanki başka bir insana vakit harcarsam kendi yolumdan sapacakmışım gibi düşündüm hep.

Ali bu yolda karşılaştığım bir insandı, o benim okuduğum tüm kitapların karakterinde onu bulduğum bir adamdı.

Onu seviyordum, onu uzaktan seviyordum. Onu sevmemin yolumdan sapmama neden olabileceğini bilecek kadar seviyordum. Ama bu kadardı işte, o benim adımı bile bilmeden kendi yolunda yürüyecekti ve ben de hayatımı kurtarmak için yokuş tırmanmamaya devam edecektim.

Bu işte tek acı olan Ali'nin beni asla sevmeyeceğini bilmekti. Öylesine onu uzaktan gözetleyen o kız olacaktım.

Ne ara her şey böylesine çabuk değişmişti?

Önce adımı sormuştu, sonra tüm hayatımı bir şecere şekilde bana sunmuş, onu sürekli uzaktan izleyen kızı merak edip araştırdığını söylemişti. Ardından ben bir şekilde onların davetine katılmıştım ve bana benim ondan uzak durmam gerektiğini ima etmişti, bana kendisinin sevgisiz biri olduğunu söylemişti, bende deli cesaretiyle ona onu seveceğimi söylemiştim. Dün gece tek kelime etmeden bu sabah karşıma çıkmıştı, ben boğulmak üzereyken beni kurtarıp dün gece söylediklerimin hala geçerli olup olmadığını söylemişti. "Dün beni sevebileceğini söylemiştin, eğer hala fikrini değiştirmediysen seni istiyorum, seni hayatımda istiyorum," demişti bana.

Hayatım bir anda alt üst olmuştu.

Ali'yle olmanın beni yolumdan edeceğini bilirken nasıl onunla olabilirdim ki? Ama Allah kahretsin ki onu kirpiğine kadar çok seviyordum...

"A-anlamadım?" Kollarımı birbirine bastırıp tüm duygu karmaşıklığımı barındıran gözlerimi Ali'ye çevirdim.

"Seninle bir anlaşma yapalım istiyorum. Sevginin nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum."

Şaşkınlıkla karşımdaki yeşil gözlere bakakaldım. "Anlamadım?"

Ali gülecek gibi oldu ama kendini ve duruşunu toparladı.

"Sen duşunu al, ben seni kapıda bekliyorum, bir kafede konuşalım."

Ben ona onay vermeden arkasını dönüp giderken şaşkınlıkla sırtını izledim. Kendimde olmadan havuzdan çıkıp duşların olduğu bölüme gittim, hızlı hızlı duş aldıktan hemen sonra yanımda getirdiğim siyah bol pantolonu ve siyah tişörtü giyip saçlarımı kurulayıp taradım. Ali'yi bekletmemek için hızlıca çantamı aldıktan sonra dışarıya çıktım.

Hemen okulun spor tesislerinin dış kapısının önünde sigara içiyordu. Yanına gittiğimde bitmiş sigarasını söndürdü ve ayakkabısıyla ezdi. Üzerine spor tesislerinde satılan şortlardan birini ve tişörtünü giymişti. Benim yüzümden havuza atlamak zorunda kaldığı için suçlu hissederek yüzüne baktım.

"Şuraya geçelim."

Ali'nin gösterdiği kafeye doğru onun arkasından yürürken kalbim ağzımdaydı. Bana söylediği şeylerle ne demek istiyordu? Sevgiyi öğretmekle kasıt neydi? Sevgili mi olmamızı istiyordu?

Beraber kafeye oturduk ve iki kahve söyledik.

Her zaman geldiğim kampüsteki kafenin garsonlarından biri olan Evrim, Ali'yle benim önüme iki kahve koyarken bakışlarımı bana saplanan yeşil gözlerden çevirip kahveme baktım. Saçlarım hala nemliydi, dudağımı ısırmaktan ve ayağımı deli gibi sallamaktan başka bir şey yapamayacak haldeydim.

Evrim'in gitmesiyle Ali'ye karşı içimde tuttuğum kelimeleri kustum.

"Artık bir açıklama yapmayı düşünüyor musun?"

Burun deliklerim heyecanla genişlerken masadaki küçük şeker paketlerinden üç tane aldım ve kahveme boşalttım. Hızlı hızlı şekerin kahveme karışması için karıştırırken Ali benimle konuştu.

"Ne diyorsam o aslında. Sevgiye inanan biri değilim, bilmiyorum belki de hiç sevilmediğim içindir."

Kalbim yandı ve onda kendimden bir parçayı tattım. Ali'ye baktığımda güçlü, mutlu ve imkânları bol olan bir ailede büyümüş, sevgi dolu bir adamı düşleyen kalbim yine yanıldı. O da benim gibiydi, onunla aynı yarayı taşıyorduk.

"Bunu öğrenmek istiyorum-" Buruk bir bakış görür gibi oldum gözlerinde. "Beni seven biri olsun istiyorum hayatımsa, seni hayatıma almak istiyorum. Tabii bu senin için epey zor olacak, ben kolay bir adam değilim, basit şeyleri özellikle hiç sevmiyorum. Tehlike ve adrenalin bağımlısıyım."

Dudaklarımı birbirine bastırdım tekrar.

"Ali ben-"

Ali sözümü kesti. "Unut gitsin, dün gece seni severim diye geldim ama seni bu belaya bulaştırmamak en iyisi."

Cebinden çıkardığı yüzlüğü masanın üzerine koydu ve ayağa kalktı, gitmek için uzaklaşacakken Ali'yle bir anda kesilen bu konuşmalara asla anlam veremiyor halde kolunu tuttum.

Ali'nin bilmediği şey benimde hayatım boyunca hiç sevilmediğimdi. Sevgiyi hiç tatmamış, hep kendi yolunda yürümüş bir kızdım ben. Şimdi başkasının sevgisi için çalışacak olmak... Bu biraz benim içimdeki sevgisiz yanlarımı yaralıyordu. Ama bir umut, bir inanç, küçük bir hayal belki olur Ceylin diyordu, belki biri de seni sever...

İki ihtimal vardı. Ya Ali'yle geçireceğim vakit beni dünyanın en mutlu insanı yapacaktı ya da tamamen dibe çarpmama sebep olacaktı.

Kolundan tutarken bir ihtimali elemem gerektiğini, bir seçim yapmam gerektiğini fark ettim.

Alibana doğru döndü. "Herseçiş bir vazgeçiştir," demiş Jean Paul Sartre, yolumdan sapacağımı bilmeme,mutsuz olacağım anlar olacağına yüzde bir milyon emin olmama rağmen konuştumAli'yle.

"Ben... Kabul ediyorum, beni incitmeyeceğini umuyorum. Sana sevilmek ne demek öğretebilirim."

Utanç bütün hücrelerimde gezindi.

Pişman olacağıma emin olduğum bir anlaşmanın tam ortasında kendimi buldum daha sonra. 

Uzun bir aradan sonra merhaba, siz beni linç etmeden, bölüm bu kadar mı demeden önce haberi vereyim, artık ya her gün ya da iki günde bir Mağlup'a bölüm atıyorum :) Bu gecelik bunu atıyorum, bir başlangıç olsun. Bu ocak yeni bölümlere doyacaksınız :)

Yarın büyük ihtimalle yeni bölüm gelir :)

Yorum yapmayı unutmayın :) Öpüyorum :*

MAĞLUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin