26.SIR PERDESİ

66 13 35
                                    

"Yüreğimdeki yarayı iyileştiremiyorum."
-Albert Camus

❄️


"Bana bunu nasıl yaptın?" İç çekti, ağlıyor muydu? Ben artık ağlamıyordum. Kafasını kaldırıp gözlerine baktığımda ağlamadığını gördüm. Hadi ama onun duyguları yoktu ki, nasıl ağlasın?

"Sana yaşamak için bir sebep verdim," diye beni yanıtladığında önce tebessüm ettim bu acı doluydu, sonra kahkaha atmaya başladım. Bana bir deliye bakıyormuş gibi bakıyordu. Elimdeki silahı kalbine bastırdım.

"Beni öldüren de sen değil miydin?"

❄️

İki gün önce Ayza'dan

Gitmişti. Tam yarım saat önce itiraf ettiklerimden sonra, gitmişti. Beni yalnız bırakıp gitmişti. Asla yalnız bırakmayacağını söylediğinde, ona inanmamalıydım.

Tamay'ın bana yazdığı mektubu kaçıncı defa okuduğumu bilmiyordum. Ona gidecektim, bu mektupta yazdıklarının doğru olduğuna inanmak istemiyordum.

Alaz'la yaşadığımız eve baktım. İstemsiz yüzümü buruşturdum. Her şey yalan mıydı? Artık üzgün değildim ama o kadar öfkeliydim ki, ayağa kalktım. Bu evden nefret ediyordum, Alaz'ın bana hissettirdiklerinden nefret ediyordum.

Bütün evi dağıtmaya başladım, benim hayallerimin yıkıldığı gibi bu evinde yıkılmasını istiyordum. Yıkılması yetmezdi bu evin yanmasını istiyordum.
Alaz'ın babasının yerini bulmak sandığımdan kolay olmuştu, zor olan onu Zahir'e verip vermemekti. Mektubu okuduktan sonra vermiştim.

Alaz ve babası mektuplaşıyordu. Farklı isimlerle ama babası olduğunu mektupları okuduğumda anlamıştım. Babası defalarca yer değiştirmişti ama son tarihli mektubu Zahir'e vermiştim. Alaz ilk kez bir şeyi kontrol edememişti, beni durduramamıştı.

Birlikte kaldığımız odaya çıktım.
Buraya dokunmak bile istemiyordum. Valizimi koyduğum yerden çıkardım. Alaz gelmeden bu evden gitmem gerekiyordu. Eşyalarımı valize yerleştirmeye başladım.

"Aşıkmış," diye söylendim.
"Senin duyguların yok ki, sen aşık olamazsın." Artık ağlayamadığımı farkettim. Benim bir hayatım bile yoktu.
"Yalancı." Valizin fermuarını çekip, kapattım. Yerde sürüklemeye başladım. Merdivenlere geldiğimde yavaşça indim.
Bana ait olan anahtarı rastgele bir yere fırlatıp, evden çıktım. 
Sonra durdum. Tamay'la yüzleşmeden önce bazı cevaplara ihtiyacım vardı.

Valizi kenara bırakıp eve döndüm, kapıyı çıkarken kapatmamıştım. Mutfağa girip ihtiyacım olacak bir şeyi alıp, dışarı çıktım. Telefonumu çıkarıp onun adının üzerine geldim, tam arayacağım anda telefonum çalmaya başladı. Arayan Aden'in annesiydi. Hemen açtım. Ağlıyordu.

"Tuğba Abla neden ağlıyorsun?" Kalbim sıkıştı.
Telefondan cızırtılı sesler gelmeye başladı. Sonra tanımadığım bir ses duydum.

"Merhaba ben Aden'in kuzeniyim. Halam sizi neden aradı bilmiyorum ama Aden vefat etti." Başım dönmeye başladı, ayakta duramıyordum.

"N-ne diyor..." devamını getiremedim, olduğum yerde sendeleyip düştüm.

"O intihar etti. Dün gece vefat haberini aldık." Arkadan gelen çığlık sesleriyle, telefon kulağımdan düştü.

Piyanist-XIII-Where stories live. Discover now