0.1

2.3K 85 323
                                    

yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar 🌌

genç kız her zamanki bıkkın ruh haliyle sınıfa girdiğinde berk'le göz göze gelmemek için çok çaba sarf etmişti. her ne kadar çabalasa da başarılı olamamıştı ama. bakışları kesiştiğinde kızılın hiçbir utanma belirtisi göstermeden baştan aşağı onu süzmesine ve pis pis gülmesine de tepkisiz kaldı.

yerine geçip bacak bacak üstüne attığında da kızılın bakışları oyalanmak istediği yerdeydi. tüm ders boyunca kızılın bakışlarına maruz kalmış olmak farklı gelmişti kıza.

erkek yaa grubu

oğulcan: ulan berk
ulan berk
kukla berk mi demeliyim yoksa?

berk: kes sesini
ne istiyosun ne var?

oğulcan: sen ne istiyosun, ben de onu merak ediyorum
tüm ders boyunca neden benim kardeşimi dikizlediğini?

berk: ah, aybike
dikizlenmeyecek gibi mi :)

oğulcan: ölümlerden ölüm beğen oğlum
geberticem lan seni

ömer: bana bak lan
sustum sustum
ama aybike'den uzak dur, yettin

berk: hı hı
oldu, dururum

oğulcan: pezevenk

.

teneffüslerde yine berk'ten kaçmakla geçirmişti genç kız zamanını. o geceden sonra her günü ondan kaçmakla geçiyordu zaten. süsen'e de anlatamamıştı hiçbir şey. saklamak bir yere kadardı, bunu biliyordu ama yine de kimsenin bilmemesi çok daha iyiydi. berk'le yaşadıkları, onunla arasında kalmalıydı.

düşüncelerinin arasında boğulurken eşsiz kokusuyla dibinde biten berk, onu korkutup kalp atış hızını da katbekat artırmaya yetmişti. o geceye dair her şeyi unutsa bile kokusunu unutabileceğini sanmıyordu genç kız.

"ne var yine?"

bacağını sallamaya başladığında kızıl ona doğru bir adım atmıştı. kemikli parmaklarını kızın sırtına koyup devamında beline ve kalçalarına kadar indirmesiyle kızın hızlanmış kalp atışları normale dönemiyordu.

kızın kalçalarını avuçlayıp sertçe okşaması, ritmik hareketleri baş döndürücü bir hal alırken genç kız, ellerini bilinç dışı çocuğun kaslı kollarına götürüp yutkundu.

"berk... yapma şunu."

üzgün bir yüz ifadesine bürünerek ellerini genişçe hareket ettirdi kızıl çocuk.

"ah, oysaki o gece, sadece benimkiyle karışmış defterini almak için odama ve yatağıma geldiğinde en çok kalçalarını okşamamı sevdiğini sanmıştım."

"ben de," dudaklarının kızılın dudaklarına hafifçe sürtünmesine izin verdi. çocuktan aldığı kısacık mırıltı hoşuna gitmişti. "en çok dudaklarımla dize geldiğini sanmıştım ama yanılıp yanılmadığımı hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ne yazık ki."

temas halinde olan dudakları arasından etkili sesiyle konuşmasını bitirdiğinde uzaklaşmıştı çocuktan, kalçasındaki etkileyici biçimli ellerden de kurtulabilmişti.

ders ziliyle beraber sınıfa gittiğinde abisinin sinir olmuş bakışları eşliğinde kızıl da peşinden sınıfa girmişti.

.

edebiyat dersi. berk'in en sevdiği derstelerdi. hiçbir dersi iplemezken edebiyatı pür dikkat dinlemişti berk her zaman. son olaylardan sonra ona da dikkatini veremiyordu gerçi artık. genç kıza kaçamak bakışlar attığında kızın göz devirip sinirle nefes verişine şahit olmak güzeldi. edebiyat dersinden bile daha iyiydi hatta.

kurşun niteliğindeki ela gözlere denk gelmenin tadını çıkarırken dinlemediği dersten birkaç bir şey yakalamıştı.

"yıl sonunda okulumuz için önemli bir tiyatro gösterisi düzenlenecek. tiyatro yazma konusunda ne kadar yetenekli olduğunu bildiğim için de, berk seni seçtim."

"kaliteli bir zevkiniz olduğunu biliyordum filiz hocam."

"oyunun konusu belli aslında, düzenlemeleri ve oynayacak kişileri belirleyebilir misin?"

"hayhay." tiyatrocu gözlüğünü takıp elindeki kağıdı büyük bir dikkatle inceledi kızıl çocuk. ondan beklenmeyecek bir ciddiyete bürünerek de devam etti. "oyunumuz, nefretin ve aşkın aynı hisleri beslediğini konu alıyor anladığım kadarıyla. nefretine yenik düşmek istemeyen tutkulu aşığı ben canlandırırken nefreti daha baskın olan inatçı, atarlı ama bir o kadar da tatlı kızı da... aybike canlandırsın hocam."

oğulcan sabır dileyen bakışlarla önce şaşkınca kalmış kardeşine sonra da kuzenine döndü.

"ömer, bak bunların hepsi bir şaka değil mi?"

"ne bileyim oğlum ya?"

"amacı ne bunun? niye aybike'yle uğraşıyor ya elimde kalacak."

aybike kaşlarını kaldırıp berk'e "ne yapmaya çalışıyorsun?" bakışlarını sunarken de berk, genç kıza gülümsüyordu.

"tamam berk'çim, diğer kişileri de kendi aranızda konuşup bana haber verirsiniz önümüzdeki haftaya kadar o halde, olur mu?"

"peki hocam, nasıl isterseniz."

ders bitip de herkes evlere dağılırken kızıl çocuk da serseri adımlarıyla kapıya adımlamaya başlamıştı. hep böyle yapardı zaten. bir şekilde kendine hayran bırakırdı ela gözlü kızı ve arkasına bakmadan giderdi.

genç kız çocuğa yetişmeye çalıştı hızla ve kolunu kapının önüne koydu, geçmesine engel olmuştu. berk, burnuna dolan kıvırcık saçların kokusuna dikkat etmemeye çalışarak dibindeki kıza döndü.

"uzak durmak istediğini söylüyorsun ama pek de benden ayrı kalamıyor gibisin bebeğim, ne istiyorsun bakalım?"

"amacını merak ediyorum." kolunu kapıdan çekip minik bedenini kapıya yasladı genç kız bilmiş bir tavırla. "tiyatro oyununda oynamak nereden çıktı?"

bıkmışlığını belirtmek isteyerek göz devirdi kızıl çocuk, derince nefes verdi. "of aybik ya, alt tarafı bir ödev işte, abartma."

"abartan sensin berk." dedi sesini yükselterek aybike. "sana geldiğim geceden sonra olanları unutmak istediğimi söyledim, senden uzak durmak istediğimi de söyledim ama sen inatla ödevde beni seçtin."

berk ise belinden kavrayarak kendine çektiği kızın söylediklerini umursamadan konuyu değiştirdi. nefesini nefesinde hissediyordu ve bu durum başını döndürüyordu.

"eve mi gidiyorsun?"

"evet." dedi genç kız sana ne cevabını beklediğinin aksine.

"bir şey eksik değil mi sence?"

anlamlandıramayan bakışlarıyla kaşlarını çattı genç kız. berk ise çok nadir okula getirdiği çantasından genç kıza ait bir defter çıkarttı, aybike almak üzere odasına geldiği gece meşgul oldukları için vermeyi akıl edemediği defteri.

"bunu alacaktın benden. başka işlerle meşgul olmasaydık."

devam eden imasına öfkeden köpürürken de çekti hızla defterini, sınıftan çıktı hışımla.

teni tenime | ayberWhere stories live. Discover now