0.8

1.5K 79 348
                                    

yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen keyifli okumalar dilerimm 🌌

telefonu kapattığında gerilmişti genç kız. herhangi başka bir sebep olsa gitmezdi ama konu berk'le ilgiliydi. tolga öyle söylemişti. berk ve onunla ilgili ne söyleyecek olabilirdi ki? yaşadıkları o geceyle ilgili bir şey biliyor olma ihtimali aklına geldikçe uzaklaştırmaya çalışıyordu kız.

"güzelim, bir sorun mu var?"

yanına gelen kızın belini yavaşça tuttuğunda başını sağa sola sallamıştı kız. "yok, sorun yok."

"çok beklettin beni. birkaç dakika bile çok uzun geliyor artık. bu oynadığımız oyunun, provanın anlamı çok daha fazla. biliyorsun değil mi bebeğim?"

kızın boynundan kokusunu çekmeye başladığında da ellerini omzunda gezdirdi kız. "biliyorum."

"nefesimi kesiyorsun aybike, bunu hep söyletecek büyülü güzelliğin bana."

"berk..." dedi kız, kızılın kollarından kurtulurken. "benim gitmem lazım, sonra yine devam ederiz provaya olmaz mı?"

"gitmesen olmaz mı?" kızın dudağını uzunca ve sertçe öpüp kendine çekerek vücutlarının çarpmasını sağladı.

"olmaz." dilini dudaklarının üzerinde gezdirdiğinde kızılın çekim alanından çıkmaya çalışsa da başaramıyordu. "yarın görüşürüz, provada."

"görüşürüz güzelim."

kapıdan çıkan kızı gidene kadar izlediğinde de kendini yatağına bıraktı. elini dudağına götürdüğünde kızdan kalan izler arıyordu.

.

"sonunda gelebildin." tolga yanına gelen kızı karşılarken de aybike, fazlasıyla gergindi.

"tolga, önemli şeyler anlatacağım dedin ve ben de önemli işlerimi bırakıp geldim. ne oluyor?"

"önemli işlerin... berk'le tiyatro provası yapmak sanırım. seni gram umursamayan, yüzüne gülüp arkandan her şeyi söyleyen herifle prova yapmak."

"ne diyorsun ya sen?"

"hani sen, bu tiyatroyu da provalarını da çok önemsiyorsun ya. ama oyun arkadaşın senin önemsediğinin onda biri kadar bile değer vermiyor, ne oyuna ne de sana diyorum."

gergince ensesini kaşıyan kız kuruyan dudaklarını ıslatıp kaşlarını çatmıştı.

"tolga, ne demek istiyorsan açık açık söyler misin?"

telefonunu açtı çocuk hemen. kanıtları göstermeliydi. amacı aybike'yi üzmek değildi, berk'in istediğini söyleyip sonra yine aybike'nin dibinde dolaşmasını da izleyemezdi ama.

berk: bir şey değişmedi bebeğim
aybike hala varoş
ve ben hala o varoşa aşık değilim, asla olmam da
alt tarafı bir oyun bu
anlam yükleme

okuduğu satırlarla kızın dolu gözlerinden hafifçe yaşlar süzülürken de omzunu sevdi tolga.

"hayır aybike, ağlaman için söylemiyorum bunları lütfen. sadece yanında dolaşan ve duygularınla oynayan bu herifin senin hakkındaki düşüncelerini bilmeni istiyorum."

kız ise gözyaşlarını tutamıyordu, tutamazdı ki. hata yapan biri değildi kolay kolay. berk'e inanmak istemişti. hislerine, duygularına, onu sevebilme ihtimaline tutunmak istemişti ama olmamıştı. bu sefer büyük bir hata yapmıştı işte.

dolu gözlerini kırpıştırıp elinin üzeriyle gözyaşlarını sildiğinde de tolga'ya döndü yeniden. ondan da bir şey bekliyordu.

"seni üzmek, isteyeceğim son şey bile olamaz aybike emin ol buna. ama göz göre göre de bu herifin seninle oynamasına müsade edemezdim."

genç kızın konuşacak takati bile kalmamışken gözlerini anlayışlı şekilde kırpıp çocuğun omzunu sıktığında yanından ayrıldı. bulduğu ilk kaldırım taşına oturduğunda da hıçkırıklarını sonunda serbest bırakabilmişti.

eğer tolga sadece anlatsaydı ona inanmazdı genç kız. ama mesajlarını göstermişti. koleje gelirken en büyük korkusu varoş damgası yemek olmuştu kızın. varoş demişti berk ondan için.

aybike hala varoş. ve ben hala o varoşa aşık değilim, olmam da.

kendini nasıl olduğunu bile anlamadan kaptırdığı kızıl, onun hakkında böyle düşünüyordu. güzel sözleri, dokunuşları, öpüşleri de yine onu umursamadan elde edebilmek içindi demekki. aşık olmadığını söylemişti.

daha az önce, tolga'nın yanına gelmeden bu tiyatro oyununun bir oyundan, provadan çok daha fazlası olduğunu söylemişti kızıl. daha fazla anlam taşıdığını.

bunları söylerken de dalga geçiyordu demekki, hisleri gerçek değildi. aybike sadece bunu düşünebiliyordu.

çok güzelsin biliyor musun, demişti. o zaman da böyle umutlandırıp sevindirmişti. şimdi de aynısı. yine kızı gökyüzüne çıkararak dünyanın en mutlu kızı yapıp sonra dalgasını geçerek kıracaktı onu.

ama aybike buna müsade etmeyecekti. berk'in ağına düşmeyecekti.

artık düşmeyecekti.

.

"günaydın." kızıl çocuk, dün mesaj atarak bile haber vermemiş, mesajlarına dönmemiş kızı fazlasıyla merak etmişti. "dün, aceleyle gittin zaten. mesajlarıma da dönmedin. bir şey mi oldu?"

"hayır, olmadı."

soğuk ses tonuna aldırış etmemeye çalışarak kıza doğru samimi bir adım attığında da gerilemişti kız.

"peki, o zaman bir sorun yoksa provaya geçelim mi? ilk dersten başlıyoruz biliyorsun. geç kalmayalım."

"prova falan yok berk. ben tiyatroda yer almayacağım."

teni tenime | ayberWhere stories live. Discover now