chapter sixteen

575 49 228
                                    

Uzun(?) bir aradan sonra yeniden selam! Bölümler arası mesafeyi çok açmıyordum ama hem hasta olduğum için hemde iyi hissetmediğimden yazmak istemedim. Bunu da bugün yazıp şuan, yani gecenin bir yarısı, bitirebildim ancak. Muhtemelen de sabah paylaşırım:") Bu kadar beklettiğim için uzun bir bölüm olmasını istedim affedilmek adına... Ve itiraf etmek gerekirse bu bölüm yazarken beni biraz üzdü, ortalara doğru. Spoiler vermeden gidiyorum. Yorumlarınızı eksik etmeyin, keyifli okumalar! <3

*Medya H'nin bugünki look'u.

***

"Harry Styles! Kapını hemen aç!" yüksek ses tonuna eşlik eden kapı vurulması korkuyla gözlerimi aralamama neden olmuştu. Daha kendime gelemeden doğrulduğum yatakta gözlerimi ovuyordum. "Kapı kilitlemek de yeni çıktı sanırım."

Daha fazla sesin evi doldurmasını istemeden sallanmama aldırış etmeyerek ayaklanıp kapıyı açtım. Mike daha önce hiç şahit olmadığım kadar sinirliyken omzumdan tuttu.

"Salondaki hâl ne öyle? Beni katil etmek istiyorsan böyle devam et!" ne olduğunu anlamadan hafızamı yoklamaya çalıştım. Dün gece telefonu kapattıktan bir süre sonra uyumuştum, salonla ne ilgim olabilirdi? Ah, bir de telefon meselesi vardı. Hâlâ onun evinde midir?

Yakamdaki ellerini indirdim çekinerek. "Ne oldu Mike? Ne dediğini anlamıyorum bile." Vurmasından korkarak biraz geriye gitmek istediğimdeyse buna izin vermeyerek omzumdan tuttuğu gibi koridora atmıştı. Fevri tavrından korktuğum için üstümde sadece boxer olmasına bile şikayet edememiştim. Omzumdan tutmaya devam ederek beni merdivenlerden indirirken her basamakta korkum artıyordu. Bir şey yaptığımdan değildi, öyleyse bile hatırlamıyordum ama korkmak zorunda hissetmiştim.

Salona geldiğimde önce kafamı içeri uzatıp etrafa bakınca çocukları görmeyi beklemiyordum. Etrafa göz gezdirdiğimde sinirle yanındaki sarışına bakan Liam, onun bakışlarından gerilerek elindeki konfetiyi korkuyla çevirmeye devam eden Niall ve ortaokulda dibinden ayrılmadığım Lexie'yi görmüştüm.

İçimdeki korku şaşkınlığa dönerken içeri adımladım. "Siktiğimin konfetisini patlatacak mısın artık Niall? Çocuk bize far görmüş tavşan gibi bakıyor." Liam'ın sinirli tavrına gülümsediğimde arkama, Mike'a döndüm.

Elini alnına atıp ovalarken nefesini bıkkınlıkla vermişti. "Bir anda konfetiyi patlatması ve bizimde doğum günü zırvasını söylememiz gerekiyordu ama Niall'a güvenmekte hata ettiğimi bir kez daha fark ediyorum." dediğiyle gülümsemem kahkahaya dönüşürken onlara döndüm. Doğum günüm olduğunu tamamen unutmuştum.

Üzerime ilk adımlayan Lexie'ydi. Kollarımı beklemeden iki yana açtığımda hızlı ve sert bir sarılmaya maruz kalmıştım. "Sizi çok özledim!"

Sırtındaki ellerimi iki yana sıvazladıktan sonra yüzünü görebilmek için geri çekildim. Resmen gözlerimin içi güldüğünde şuanın gerçekliğinden şüphe etmiştim.

"Sen nereden çıktın? Son gördüğümde şurama falan geliyordun hem!" göğsümün biraz altını gösterdiğim elime hızla vurmuştu. Sahte bir sinire bürünürken geri çekildi.

"Doğum günün yaklaşınca Niall'a yazdım sizinle görüşmek istediğimi. Hem inanmayacaksın ama..." kot ceketinin cebinden çıkardığı anahtarlığı bana doğru salladı. "Londra'ya taşındık tekrardan!"

Büyüyen gözlerimle ne diyeceğimi bilemezken aniden patlayan konfeti yerimde sıçramama neden olmuştu. Herkes kısık sesle küfrettiğinde Niall elindekini yavaşça orta sehpanın üzerine bıraktı. "Bozukmuş bu ya."

Yeniden gülümsediğimde onu kollarımın arasına almıştım. Boğarcasına kendime bastırırken nefessiz kalma numarası yapıyordu. O geri çekilmeden önce omzuma asılan pantolona bakmıştım.

Prohibited Love ➼ LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin