chapter twenty

655 51 407
                                    

Çocukluğumdan beri sahip olduğum şeylere gözüm gibi bakar, onları kaybetme korkusuyla yaşardım. Sevdiğim çok şey vardı, büyüdükçe ne oldukları değişse de. Parktaki kumların arasında sürdüğüm oyuncak kamyonum, Liam'ın babasının hediye ettiği peluş kurbağam, bilekliklerim, ağaç evimiz ve onun içindeki CD oyunları, kendi paramı biriktirerek aldığım elbiselerim, arkadaşlarım ve sevgililerim. Her birinin değeri hâlâ bende yer edinirken, bu koca listeye biri daha eklenmişti şimdi.

Göz devirmemeye çalışarak hafta başından beri dillerinden düşmeyen konuyla birbirlerine fısıldayan kızlara kulak verdim. "Traş olmuş gördünüz mü?"

Dolabımdaki işim bitse de konuştuklarını merak ettiğim için olmayan kimya kitabımı arıyordum. "Aksi mümkün mü sence Daph? Adam o takım elbisesiyle ortalıkla Yunan tanrısı gibi dolaşıyor." alayla nefesini bıraktı. "Bu saçıyla birlikte alnı da açılmış. Çok çekici duruyor."

Kaşlarım kalktığında bu kez ben alayla dudaklarımı yaladım. Kapağı kapatıp suratlarına çemkirmemek adına kendimi zor tutuyordum. Okulda böyle konuşmaları doğru değildi. Hele ki edebiyat öğretmenlerinin hakkında, hiç değildi!

"Sanırım özel ders verip vermediğini soracağım." Daphne olduğunu düşündüğüm kız şımarıkça söylediğiyle diğerlerinin kıkırdamasını sağlamıştı. Hiç mi utanmıyorlardı?

Nefesimi bıkkınlıkla bırakarak gözlerimi kapadım. Gidip sınıfta uyumak çok daha iyi bir fikir gibi gelmeye başlamıştı.

"Odasında şuan. Gidip konuş istersen." içlerinden biri söyledi. "Hemde yalnız."

Tepemden aşağı ısındığımı hissederek hâlâ açık duran kapağı içinden rasgele çektiğim bir kitapla birlikte sertçe kapadım. Kızlar bana doğru dönünce gülümsedim.

"Meşgul aslında." dedim. "Tiyatro hakkında birkaç şey konuşacağız."

Muhabbetlerine dahil olmam hoşlarına gitmemiş, ve biraz da çekinmiş gibi bir tavırla kaşlarını çattılar. Beyaz tenli, alımlı olan öne atıldı. "Çok uzun sürmez. Senden önce ben konuşsam ol-"

"Olmaz." sözünü kestim. "Bir haftadır bu oyunu yazıyordum, göstermem gerek." gülümsemeyi ihmal etmediğimde kız gerilerek dudaklarını büzdü.

"Öğle arası uğrarım yanına bende." imayla kaşlarını kaldırdığında yüzümü buruşturup onu taklit etmemek adına kendimle uzun vadeli bir savaş verdim.

Kazanmıştım.

"Tabii, keyfin bilir." diyerek yanından ayrıldım. Koridorda onlardan yeterince uzaklaştığımda dudağımın içini ısırdım. Ne diye traş olmuştu sanki? Uzun bile değildi saçları. Dikkat çekmek içindi tabii ki! İstediğini alıyordu işte, tüm kızlar, hatta bazı erkekler bile, ne zaman ortaya çıksa ona bakıp duruyordu. Aralarındaki en genç öğretmen olmasının yanı sıra, sert tavrı, giyimi, yüzü ve şu aptal yarım ağız sırıtmasıyla herkesin gözünü üstünde topluyordu. Beni sinirlendiren tarafı ise sene başından beri bunu fark etsem de şuan gözüme batıyor olmasıydı.

Kapısının önünde durup koridorun sonuna tekrar baktığımda kızların hâlâ beni izlediğini gördüm. Girmeyip alt kata ineceksem de bu yüzden kapıya vurmak zorunda kalmıştım. İçeriden girmemi söyleyen ses geldiğinde kızlar da göz devirip önlerine dönmüştü, bingo.

"Styles." kalkık kaşlarıyla birlikte beklentiyle baktığında neredeyse göz devirecektim. Dedikleri kadar yakışmıştı saçı yüzüne. "Bir sorun mu var?"

Tamam, odaya girmeyi akıl etmiş ve kızlara bir bahane sallamıştım ama ona ne diyeceğimi hiç düşünmüş müydüm? Başımı kaldırıp dudaklarımı büzerken gözlerim etrafta gezindi olası bir yalan bulmak adına. Elimdeki ağırlık yeni aklıma dank etmiş gibi kitabı havaya kaldırdım.

Prohibited Love ➼ LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin