chapter twenty three

544 63 337
                                    

Yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar. <3

                                 ***

"Kendisine iletirim." Zayn alnına koyduğu eliyle orayı sıvazlarken telefonu başka bir şey demeden kapamıştı. Üçümüz de, en azından Liam ve ben, merak ve korkuyla ona bakarken o ise düz bir ifadeyle, elmacık kemiğine buzla press yapan Louis'ye dönüktü.

Dakikalardır tek ses çıkmayan odanın gerginliği ona yettiğinden elindeki lacivert plastiği koltuğa bıraktı pek de nazik olmayan bir şekilde. "Ne var Zayn?" ses tonu yüksek olmasa da gerginliği iç kemiriyordu. "Öyle aptal gibi suratıma bakarak ertelemeye çalışınca söyleyeceğin şey değişecek mi? Ne dediyse anlat."

Kaba tavrını eleştiremeyeceğimi, buna neden olanın ben olduğumdan biliyordum ve göz ardı etmiştim. Zayn de pek alışkın gibi üzerine bir tepki göstermeden yanına oturmuştu. Dizine koyduğu eli orayı okşarken tek bir kötü söz etmemişti. Aksine, şefkatle bakıyor, içi gidiyordu sanki onu böyle üzgün görmeye.

"Pek bir şey söylemediler. Yarın ikinizi de öğleden sonra okulda bekliyorlarmış, kurul toplanacak sanırım."

Genişleyen gözlerim, ve alt dudağımın içini yemeye devam eden dişlerimle Louis'ye baktım. Tepkisiz ve düz bir ifadeyle, sadece boşça bakıyordu bana. İçini okuyamıyordum belki ama hayal kırıklığını görebilmek için üçüncü gözümü açmama gerek yoktu.

Dün gece o sokak başında, yan yanayken bana yaptığımın yanlış olduğunu söylemişti. Bense tamamen arkadaşça olduğunu ve başka bir niyet barındırmadığına onu ikna etmeye çalışmıştım, hemde buna inanarak. Şimdi kalkıp bana kızsa haksızsın diyemez veya önünü kapatamazdım. Düşündükleri ve hissettiklerinde haklıydı.

Bu yüzden oturduğum yerden onun sinirle kalkıp odayı terk edişini izlerken tek yaptığım, akşamdan beri durmayan göz yaşlarıma başkalarını eklemekten fazlası olmamıştı. Zayn dudaklarını birbirine bastırıp ayaklandığında peşinden gitmek veya yanıma gelmek arasında mekik dokuyor, Liam ise sessiz sedasız yanımda oturuyordu.

İçimi kaplayan kara bulutların, yaşlarını gözümden akıtmasına izin verirken dudağımı büzüp dolu gözlerimle Zayn'e baktım. "İşinden olmaz dimi?" titreyen dudak kenarlarım kelimelerimin hıçkırık gibi çıkmasına sebebiyet verirken ensesindeki elini indirip yanıma geldiği gibi yanağıma koymuştu.

"Sende böyle yapma şimdi." dedi. "Şu halini görmek de onu kızdırıyor."

Elini çekmeden önce, yüzünü bulanık görmemi sağlayan göz yaşlarımdan beni kurtardı. Doğrulup telefonunu tekrardan açmış, kapıya ilerlerken omzunun üzerinden bize bakmıştı. "Bahçeye çıkıp hava alsanıza. Biraz Louis'yle konuşacağım."

Dikleştirdiğim kafamla gitmeden önce ayaklandım alel-acele. "Ben konuşsam ilk." başta sesli çıkacağına inandığım bu kelimeler ağzımdan mırıltı gibi dökülürken koltuğun sesini işitmese arkasına dönmeyecekti bile. 

Kulağına götürdüğü telefonla birlikte öyle acınası bir şekilde bakmıştı ki, ben bile bunu soracak hakkım olmadığını düşünmüştüm. "Sakinleşsin biraz, öyle konuşursunuz." dedi sadece. Ardından da odadan çıkıp beni ortada, ayakta öylece dikilirken bırakmıştı.

Sırtındaki bakışlarım o görünürden kaybolduğunda boşlukta dolandı. Öyle suçlu hissediyordum ki, birine tek bir kelime etmeyi geçin, kendime bile bu konu hakkında birinin yararına da olsa düşünmemin yanlış olduğunu tembihliyordum. Sanki ağzımdan çıkacak iyi kötü her ses yanlıştı, hatayı bu teklifi kabul etmekle zaten yapmıştım. Küçücük kartopunu yuvarlayıp çığa neden olan da bendim yine. Hem eski sevgiliyle arkadaş olamayacağımız tabusunu yıkmak da ne haddimeydi? Kim bunu onaylamıştı da bana kalmıştı?

Prohibited Love ➼ LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin