chapter two

913 84 115
                                    

Dört kez aramamı meşgule atan Liam'ın iyisinden bir bahanesi olsa iyi ederdi çünkü zahmet edip mesaj bile atmamıştı durumunu belirtmek için.

Gözlerimi devirerek okul kapısından içeri girdim ve büyük koridoru daha da soğutmaması için arkamdan da kapadım. Yeniden önüme dönüp sınıfa adımlarken ikinci sınıfların masa tenisinde kapıştığını görünce gülümseyerek kaşlarımı çattım. Zamanında epey oynamıştım bunu dimi? Bir ara kesinlikle Liam'ı alıp buraya getirecek, çömez gibi davranacak ve ardından da onu ağlatarak yenecektim.

Son kata kadar merdivenleri çıktıktan sonra sola dönüp sınıfa ilerleyecekken arka cebimden gelen titremeyle elimi telefonuma götürdüm. Oh, Liam bey telefon kullanmayı öğrenmişti demek.

Gelen mesaja girip geç kalacağı hakkında söylediklerini okuduktan sonra yazmak için tuşladığım sırada kafamı kaldırıp kapıyı açacakken hızla diğer taraftan açılan kapıyla geriye sendeleyerek başımı tuttum. Kaşım ve alnım deli gibi acırken yapabildiğim sadece elimi daha az acıması için oraya bastırmaktı.

Kafamı kaldırıp kapının önünde ellerini ağzına götürüp korkuyla bana bakan Evy'ye döndüm. Kapıyı biraz daha aralamış ve içeriye yeniden girmişti hızla. Alnımdaki elimi kendime çekip baktığımda gördüğüm kanla kaşlarım çatıldı. Bu biraz korkutmaya başlamıştı işte.

Yeniden elimi kaşıma götürüp omzumdaki çantayı yere attım. Kafamı kaldırınca sınıfımızdan çıkan rehber öğretmenin yanıma adımladığını görebilmiştim sağ gözümle. Kolumdan tuttuğu gibi hemen yanımızdaki erkekler tuvaletine sokmuş ardından da kapıyı kapatarak lavabonun yanına götürmüştü beni.

"Kötü gözüküyor, su tutalım şimdilik. Odamda pansuman yaparız." kaşlarını çatarak söylediği şeylere başımı sallarken bir yandan da elimle musluğu bulmaya çalışıyordum. Nihayet bulup suyu açtığımda önce elimdeki kanı akıtmış, ardından da yavaşça kan damlatan kaşıma götürmüştüm suyu.

Bay Tomlinson da yanıma gelerek saçlarımı geriye yatırınca sağladığı kolaylıkla işimi hızlandırmıştım. Suyu önce yüzüme vuruyor, ardından yavaşça kaşımı ıslatıyor ve sonunda da elimi suya geri tutuyordum.

Yeterli olduğunu düşünerek saçlarımdaki elleri boynuma geçmiş ve beni geriye doğrultmuştu. Çoğu zaman dayak yiyordum veya kavga ediyordum ama bu kadar derin yara almamıştım suratıma ve bu yüzden de çok acıyordu.

"Şunu tut oraya." cebinden çıkardığı mendili bana uzatırken çenesiyle kaşımı işaret ediyordu. Dediğini yaparak mendili kaşıma koymuş ardından da derin bir nefes vermiştim.

"Çok acıtıyor mu?" eğik olan kafamı kaldırmadan bakışlarımı ona çevirmiştim. Ardından acıyı düşünerek kafamı iki yana salladım ritimle.

"Eh işte." kesinlikle yalandı. Yarıldığına emindim çünkü kapının kenarının kaşıma sertçe çarptığına şahit olmuştum. Akan kana da bakılırsa acımayacak gibi değildi.

Başını sallayarak kapıyı işaret etti. Yaslandığım lavabodan kendimi çekip dediği yöne adımladım. İkimiz de lavavodan çıkarken sınıftan birkaç kişi çoktan kapının önünde bize bakıyordu bile.

"Odama geç, geliyorum." sessizce söylediği şeye kafamı sallarken o da kapıdaki öğrencilerin yanına gitmişti büyük adımlarla. Koridoru sonlarken içeri girmeleri hakkında bir şey dediğini, ve tam emin olmamakla beraber adımı da duyduğumu düşünüyordum.

Kapıyı peşimden kapatarak deri koltuğa yayıldığımda dudaklarımı ısırıyordum. Yaralanmak beni sebepsizce sinirlendirmişti ama kıza bunun hakkında kızabileceğim hiçbir sebep de yoktu.

Prohibited Love ➼ LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin