4•DEHŞET NİKÂH GECESİ

630 56 89
                                    

HERKESİ HEYECANLANDIRACAK BİR BÖLÜMLE GELDİM!!!

PARAGRAF ARASI YORUMLARINIZI SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUMMMM VE OYLARINIZI SA TABİİ Kİ 😘

İYİ OKUMALARRR

Mutlimedia çok hoş değil miiii?

▪︎

Her hatırlayışımda kalbimi ateşlerde kavuran, közlerde pişiren o an bitmek bilmemiş, zaman benim için adeta kum saati yavaşlığında sürünmüştü. Zaman sanki benim için bir şarkı çalmaya başlamıştı, kendini bile isteye yavaşlatmıştı.

Hani, olur ya dizilerde yahut kitaplarda birbiriyle çok sevişen iki ruh yakınlaştığında onlar dışında her şey yavaşlardı. İşte benzer durumu ben yaşıyordum. Fakat benim için zamanı yerlerde süründüren duygu, düşünce hangisiydi bilmiyordum ve kendi içimde bu durumu sorgulamaktan korkarak hışımla geri çekildim.

Ani eylemim karşısında ne hissetmişti bilmiyordum fakat yüzü maya gibi ekşimişti. İçerideki kalabalığın uğultusu bir salgın misali yayıldıkça buraya yaklaşıyordu. Elektrikler kesilmişti ve burada bu hâlde yakalanmak istemiyordum.
Yakalanmak mı? Ne söylüyorsun sen!?

O senin kocan!..

Evet, kime yakalanmaktan ve kimin tarafından yanlış anlaşılmaktan korkuyordum. Kendinden. Herkese bir açıklama yapar, bahane bulursun ama kendine hayır...

Karanlığın mabedinde parlayan siyahî gözlerinin derinine daldım, yüzmeyi bilmiyordum, şayet bilmesem de boğulacaktım ya... Her halükârda kendimle savaştığım uğurda kaybedecektim, bunu alın yazım kadar biliyordum.

Siyahi gözleri ilk yaşadığı tuhaf duygu durumunun postundan arınıyor, kaşları çatılıyordu. Onu anlamayacaktım. Çaba sarf etmek boşa kürek çekmekti benim adıma. Dudaklarımızdan tek çıt çıkmıyor, konuşmamaya ant içmişiz. Kelam etmeyi bir yana bırakıyorum, nefesler alıp verişlerimizi duyamayacak kadar sessiz ama damarlarımı zorlayan kanın hiddetini duyacak kadar sesliydik. Ve ben bu sese kulağımın tek bir santimini vermemek için mutfağı terk ettim.

Karanlıkta nereye gideceğimi, önümü nasıl göreceğimi bilmiyordum fakat içimdeki duygu beni merdiven basamaklarını çıkartabilecek kadar iyi yönetiyordu. Kata gelir gelmez odamdan içeri dalıp kapıyı kapattıktan sonra cama doğru gittim. Perdeyi kornişleri şırlatacak kadar hızlı çektim. Bütün mahallenin ışıkları gitmişti bir tek görkemli ay vardı ışığıyla biz insanlara hava atan.

Onlar beni merak edip arayana kadar odamda durdum. Ellerimi yıkadım ve o dakikadan sonra tüm neşem çekilmişti üzerimden. Mutluluğum cımbızla ayıklanmıştı. Garibe ruh hâli çöreklenmişti içerlerime, zihnim hiç olmadığı kadar işlevsiz ve boştu. Bir zaman sonra eşyaları seçmeye başladığım ışıksız ortam suretime o kadar huzurlu, dingin geliyordu ki yatağa uzanarak bedenimi hiçliğe bıraktım.

Hiçlik.

Yokluk ummanının varlığı daha önce bu kadar tatlı gelmemişti dilime. Zihnim yaşananların ağır tokadı karşısında şapşala dönmüş; kalbim, asırlardır sabırla beklediği müpheme kavuşmuş olmaktan duyduğu zevkle bir şampanya patlatıyordu.

Ruhum...O zavallı, ikisinin inatçılığı arasında kolları çekilmekten canı yanarak sitem ediyordu. Uykuyla uyanıklık arası bir mahzendeydim, duyduklarım, algıdaklarım doğru muydu emin değildim. Önce çok zayıf bir kapı sesi işitir oldum, gerçek gibi gelmiyordu.

Tüm kalabalık neredeydi? Herkes gitmiş miydi?

Rüya görüyordum galiba, biri, gece yarısı kapımdan içeriye süzülüyor, usul usul yatağıma yaklaşıyordu. Kara suretini tek bir ışığın yanmadığı odada seçemiyordum. İlkin öylece tepemde dikildi ölüm bekçisi misali, sonra aheste tavırla, ellerini iki yanıma dayayarak üzerime eğildi. Yüzü yaklaştıkça korkudan göğsüm yükselip inmeye başladı. Sonra derin bir kabusun kollarından kurtulurcasına ileriye atıldım.

TEHLİKELİ MELODİWhere stories live. Discover now