10‡ Bendeki bu öfke bir ülkeyi devirir, ama bir kalbi yumuşatamaz.

724 102 469
                                    

Bir çift sözün bir anda tüm ortamın gergin ve boğuk havasını bir çırpıda sildiği bir vakitti.

Yibo, Xiao Zhan'ın kahve gözlerini kapıya doğru çevirişini fırsat bilerek yakasındaki esmer elleri sertçe ittirip geriye doğru adım attı. Onun da gözleri bu davetsiz misafire kaymıştı. Kadın yumuşak gözlerle ikisini izlerken diğer yandan da tedirgin bir ifadeyle ürkek bir ceylan gibi etrafına bakınıyordu. Yumuşak, duru bir güzelliği vardı. Gözlerini önce uzun boylu komisere çevirdi, ardından nezarethanenin içinde öfkeyle kasılıp duran sarışına bakmıştı.

Komiser boğazını gürültüyle temizleyip öne doğru adım attı. "Xiao Zhan benim, sizi dinliyorum. Ne için gelmiştiniz?"

Yibo bir anda sesini az öncekine göre kısık tutan komisere hararetli gözlerini çevirip kaşlarını derince çattı. Az önce kendisine bas bas bağıran, odayı inleten adam gitmiş, yerine sakin bir Xiao Zhan gelmiş gibiydi. Bu değişiklik tuhaf olsa da izlemesi kesinlikle eğlenceliydi. Bundan dolayı sarışın olan sırıtarak demir parmaklıklara yaslanıp onları izlemeye başladı.

Genç kadın karşısındaki uzun boylu, yapılı ve oldukça güçlü komiseri kısaca süzüp bakışlarını kaçırdı. Xiao Zhan gerçekten değişmişti. Genç kadın onu en son lisedeyken gördüğünü hatırlıyordu. Şu anda ise zar zor tanımıştı bu adamı. Xiao Zhan'ın az önce sinirlendiği için kollarına kadar sıyırdığı gömleğinin açıkta kalan kısmından belli olan kol damarları belirginleşmiş; esmer yüzü, çenesinde ve dudak üstünde çıkan kirli sakalları onu olgun ve oldukça çekici bir adam yapmıştı. Mesleğinden dolayı geliştirdiği vücudu ve giydiği gömlek pantolon ikilisi buranın komiseri olduğunu tahmin etmek için yeter de artardı bile.

"Ben... Ben Ju Jingyi. Lu Jie bana buranın adresini vermişti, yani sizinle konuşmak için.."

Xiao Zhan ablasının adını duyduğu an hafifçe çatık duran kaşlarını yumuşatıp kadını masasının karşısındaki koltuğa davet etti, ardından arkasında tuhaf bir sessizlikle kendisini izleyen sarışına döndü. Devrimci yüzüne kondurduğu hain sırıtışla bileklerini parmaklıklardan sarkıtıp kendisini ve Ju Jingyi'yi izliyordu.

Kadın, bakışlarını Wang Yibo'nun keskin gözlerine çevirip onunla göz göze geldiği an duraksadı. "Meşgulsünüz sanırım Komiser. Başka bir güne erteleyebiliriz."

Xiao Zhan, kuyruğu kıstırılmış, oldukça öfkeli aslan yavrusunun kafesine dönüp bakış attıktan sonra kayıtsızca konuştu. "Hayır, meşgul değilim."

Yibo kendisini parmaklıkların ardına kilitleyen adam ve ilk kez gördüğü kadını incelerken onlar aralarındaki sohbeti koyulaştırmıştı. Ancak odanın girişindeki genç adam için konuşulanları duymak oldukça zordu. Xiao Zhan sesini ölçülü tutsa bile sadece tok mırıltılar doluyordu kulağına. Jingyi ise oldukça sakin ve derli toplu bir hanımefendiydi. Konuşma uzamaya başladıkça Yibo karşısında kendisine sırtı dönük halde duran adama daha da bilenerek çenesini kütletti.

Az önce kendisini haksız yere yargılayıp suratına ateş püsküren adam şimdi sakince oturuyor, misafirini güzelce ağırlıyordu.

Bu adam kendisine dünyayı dar ediyorsa, kendisinin elleri de armut toplamıyordu sonuçta.

Sarışın devrimci bu sahneye daha fazla dayanamayarak esneme bahanesiyle kollarını kaldırıp bir anda büyük bir güç uyguladı, sertçe önündeki kara parmaklıklara avuçlarını vurdu. Bu yüksek ses yüzünden Ju Jingyi korkuyla irkilip narin elini göğsüne koymuş, Komiser ise kaşlarını çatarak anında arkasını dönüp, Yibo'ya uyarırcasına bakmıştı.

Yibo sinirlendirdiği adama, alayla gülümseyip kapının girişindeki su sebilini gösterdi. "Susadım Komiser." 

Xiao Zhan karşısındaki oturan kadından özür dileyerek kalkıp, sakin kalmaya çalışarak adımlarını hızlandırdı, nezarethanenin önünde durdu. Sesini özellikle kısık tutmaya çalışsa da dişlerini sıkarak konuşuyordu. "Derdin ne senin, söylesene bir?"

Bir Temmuz Akşamı Cinayeti | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin