11‡ Devrimciyiz ama önce insanız.

676 96 400
                                    

Yaz güneşinin verdiği bunaltıcı, ağır hisle karakoldan içeri giren uzun boylu adam sırtındaki gömleğin, ensesindeki ter damlacıklarından dolayı ıslandığını bilerek huylanırcasına başını sağa sola salladı. Dışarıda durması yirmi dakika bile sürmemişti ama buna rağmen ter banyosuna girmiş gibi ıslaktı. Oysa sadece öğle yemeği için karşı restorandan Wonton sipariş edip yemeği çok bekletmeden hızlı hızlı yemişti. Elinde tuttuğu yemek paketini de her ne kadar hoşlanmasa da odasında, kilitli bir halde bıraktığı Yibo için almış, karakoldan içeri adımını atmıştı.

Pekin'in boğuk havası ensesindeki kısa saçları sırılsıklam yaptığı için komiser adımlarını daha hızlı atıyordu. Onu koridorda gören polisler durup selam verirken Xiao Zhan her birine kısaca bir baş selamı verip çatık kaşlarıyla odasının önüne geldi. Ancak odasına varamadan duyduğu tanıdık sesle başını ortak ofise çevirdi. Yeğeni karakoldaydı.

Yeğeninin sesini duyduğu an çatık kaşları düzeldi, suratındaki ifade yumuşadı. Meiren'i özlemişti.

Kızın etrafına toplanan polisler, komiser gelene kadar Meirenle ilgilenmişlerdi. Xiaoxiao'nun tiz kahkahası bütün ofiste yankılanıyor, karakolun kasvetli havasının yerini sıcak, huzurlu bir ortam alıyordu. Sanki Pekin'in merkezindeki tüm sorunlar yok olmuş, Meirenin gülüşleri her şeyi silip atmıştı. Küçük kız kapının pervazına yaslanmış, güçlü kollarını sert göğsünde birleştirmiş dayısını gördüğü an oturduğu masadan atlayıp kısa saçları uçuşa uçuşa Xiao Zhan'a doğru koşmaya başladı.

"Dayı! Çok özledim dayı."

Komiser, bu samimi siteme dudaklarının kıvrılmasına izin vererek cevap verdi; kendisine doğru gelen kıza eğilip kollarını Meiren'e uzattı, onu bir eliyle kucağına yerleştirip diğer eliyle kızın yanağındaki dondurma lekesini sildi. Bu kahve gözlü güzelin irisleri ne zaman dayısını görse parıl parıl parlıyor, ışıltı saçıyordu. Dayısının kucağına yerleştiği an gün içerisinde neler yaşadığını anlatmaya çalışan kız dur durak bilmeden konuşurken komiser yeğeniyle ilgilenen memurlara teşekkür edip kendi odasına doğru döndü. Ancak Meiren hâlâ konuşmaya devam ediyordu.

"Nereye gittin dayı? Seni bekledim, odana geldim. Sonra benim bebeğim kadar saçları sarı olan bir abiyle konuştum, diğer abi de çok güzel olduğumu söyledi. Ben güzelim değil mi dayı? Sanırım sarı saçlı gege benim babamı tanıyor. Baban dedi bana."

Xiao Zhan, Meiren'in uzun konuşmalarındaki sarı saçlı abiyi duyunca onun Yibo ile tanıştığını anlamıştı. Zaten bunu anlayamadan Meiren'in bir sonraki söylediği cümle ile kaşlarını öfkeyle çatıp küçük kıza baktı. Yeğeni... ne diyordu?

"Dayı ben devrimci olacağım. O gege devrimciymiş. Bana anlattı. Ben de olmak istiyorum!"

Komiser, iri gözlerini tehdit edercesine kısıp yeğenine baktı. "Ne devrimcisi olacaksın? Yok öyle bir şey."

Wang Yibo'nun iki dakika içerisinde böyle bir şey yaptığına inanamıyordu. Çocuğa anında bir şeyler öğretmiş, onun beynini yıkamıştı. Şimdi ise yeğeni kendisine kuşkuyla bakıp dudaklarını büzüştürdüğünde ne söyleyeceğini kestiremeden bir an duraksadı. Küçük kız merak ettiği için bu olayın peşini bırakmayacakmış gibi görünüyordu. Komiser yeğenini duymamış gibi davranarak odasına girip elindeki yemek kutusunu girişteki sebilin üzerine bıraktıktan sonra oldukça sessiz olan odaya baktı. Gözleri nezarethaneye kaymış, oranın boş olduğunu görmüştü.

Meiren'in diğer abi demesinden Jiyang'ın odasına geldiğini tahmin etmişti fakat kendisinin izni olmadan kaçan bu aslan yavrusunu biraz daha zorlayacağını aklına not ederek yeğenini yere indirdi. Meiren çoktan odada bir oraya bir buraya koşturmaya başlamıştı bile.

Bir Temmuz Akşamı Cinayeti | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin