17‡ Sen aysın, ben ise bu süs havuzunun tutsak balığı.

599 90 283
                                    

Bazı anlar vardır ki seneler geçse bile kapısı açıldığında yine ilk günkü tadı verir; eğer hatırlamayacağınızı istemediğiniz bir anıysa dilinize damağınıza yapışan acı bir tat gibi gitmek bilmezdi. Hatta, bu hisse eşlik eden cümleler de var ise başınızın etrafında döner dururdu; eğer bu cümleler kötü niyetli ise dünyanız o başınıza öyle bir yıkılırdı ki hareket dahi edemezdiniz. İşte, karşısındaki tanıdık yüzü gördüğünde Jiyang'ın dilini damağını kurutan his de tam da buydu. Dünyasını başına yıkan, bu tanıdık adamı gördüğünden beri zihninden bir an olsun gitmeyen cümle ise şuydu:

"Özgür düşünceler topluluğunun yetim bir üyeye ihtiyacı yok Jiyang. Evine dön."

Bu cümlenin var oluşunu uzun zamandır unutmuş, zihninin en kuytu köşelerine atmıştı. Uzun zamandır hayranlık duyduğu ve yaş aldıkça bu hayranlığın derin hislere dönüştüğü bu genç oğlandan bu sözleri hiç duymadığını, hatta hayal gördüğünü düşünmüştü uzun süre. Haoxuan böyle biri değildi, bu kadar gaddar bir sözü yıllardır peşinden bir an ayrılmayan çocuğa söylemiş olamazdı.

Ama söylemişti.

Jiyang dolu gözlerini odadaki memurlarla selamlaşan uzun boylu adamdan bir an olsun ayırmazken Haoxuan'ı ilk kez gördüğü güne gitti. Çok net hatırlıyordu. Bu adam, ilkokuldayken ailesiyle beraber Jiyang'ın babaannesinin evinin karşısındaki eve taşınmıştı. O dönem içine kapanık bu sıska torununa yeni bir arkadaş geldiği için babaannesi çok mutlu ve hevesliydi. Karşıya taşınan yeni aileyi evine çağırdığında, küçük Jiyang istemeye istemeye misafirleri selamlamış ve kendisinden birkaç yaş büyük olan bu çocuğun koyu gözlerinin içine temkinli bir ifadeyle bakmıştı.

Sonrasında onun adının Haoxuan olduğunu öğrenmiş ve bir daha asla unutamamıştı.

Kendisi ilkokuldayken Haoxuan ortaokula geçmişti. Ancak o nereye, hangi okula giderse Jiyang da oraya doğru sürükleniyordu. Önünde çalışkan ve oldukça sessiz bir örnek vardı. Eğer Haoxuan gibi davranırsa, ona benzerse onun gözüne girerdi. Bu düşünceyle gizliden gizliye duyduğu hayranlıkla hayatına devam ederken Haoxuan'ın kendisine nazaran daha dişli oluşu ve büyüdükçe sert ve heybetli bir mizaca bürünüşü Jiyang için yolların ilk kez farklı yöne sapmasıyla sonuçlanmıştı. Babaannesinden çok Haoxuan'ın evinde olan bu çocuk için önündeki hayranlık duyduğu gencin büyümesi ve özgürlüğünü eline alması beklenmedikti.

Jiyang bunu hesaplayamamıştı.

Oysa Haoxuan bunları bilmeden, Jiyang ona öyle bir bağlanmıştı ki, tek bir gün dahi onu görmediği zaman babaannesine tuhaf bahaneler ve yapamadığı ödevleri gösterip karşı eve geçiyordu. Bu hayranlığın derin hislere bürünmeye başladığını fark etmesi ise Haoxuan'ın lise son sınıf öğrencisi olmasıyla Jiyang'ın onunla aynı liseyi kazandığı yıla denk gelmişti.

Wang Haoxuan artık o sessiz çocuk değildi, sesi gür adımları fevriydi. Lisedeki özgür düşünceler adı altındaki kulüpte ülkenin durumunu ve anlamadığı siyasi konulardan konuşurken Jiyang içine düşen kötü hislerle kendisinden uzaklaşmaya başlayan gence baktı. Haoxuan hiçbir zaman kendisini kucaklamamıştı ama bırakmamıştı da. Her anında yanında olmuştu; okula beraber gitmişler, yanlarına para almadıkları zaman beraber aç kalmışlardı. Ancak yine de hiçbir zaman çizgiyi aşmamışlardı. Jiyang bir süs havuzunda çırpınan küçük bir süs balığı gibiyken Haoxuan gece ortaya çıkıp süs havuzunu aydınlatan bir ay gibiydi.

Ama artık ay uzaktaydı.

Haoxuan birkaç kelime dışında bu süs havuzundaki balığın yüzüne bile bakmıyordu, o yoğun bir gençti. Üniversiteye gitmek istiyordu ve aynı zamanda ülkedeki karışık durumları boykot etmekle meşguldü. Jiyang ise liseye yeni geçmiş bir çocuk gibiydi. Haoxuan'ın ayağına bağ olacak biriydi.

Bir Temmuz Akşamı Cinayeti | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin