19‡ Bırak beni, Bırak beni komiser.

1K 84 291
                                    

Bir yel, yazı yaşayan Pekin'e usul usul esti, ardından Yangshan tepesinde oturan gençlerin arasından hafifçe akıp geçti. Sarı saçları rüzgar yüzünden savrulurken devrimci genç, yüzüne çarpan bu soğuk esinti yüzünden kendisine gelerek gece kadar koyu olan gözlerini dolduran yaşların akmasını engellemek için kaşlarını derince çattı. Adını sanını bilmediği, kalbine bir çıban gibi batıp duran aniden gelen bu his her ne ise içeri giremezdi. Çünkü sol yanında direniş meşalesi yanarken başka yangınlara gerek olmadığını kendisi söylemese bile yüreği söylüyordu.

Bu düşüncelerle Yibo başını gökyüzüne doğru çevirip gözlerini dolduran yaşları hızla geriye akıtıp agresifçe burnunu çekti, ardından çatık kaşlarıyla Jiyang'a döndü. Az önceki çaresiz gencin yerini eylemlerin başını çeken genç oğlan almıştı; Wang Yibo'nun koyu gözleri çakmak çakmak, bakışları korkusuzdu. Durum ne olursa olsun bakışlarında pes eden bir ifade yoktu. Tam aksine gözlerinde beliren ateş daha da alevlenmişti.

"Sabah karakolda hayatı burnumdan getiren herife huzur vermem ki ben şimdi Jiyang."

Jiyang elindeki metal kutuyu sıkıştırıp kenardaki poşete fırlatan gence şaşkınlıkla bakarken, diğerlerinin dikkatini çekmemek için fısıldadı. "Ne yapacaksın Yibo? Bu adam dönem sonuna kadar senden sorumlu. Deli deli davranma."

Yibo, yarı çakırkeyif haliyle yanında diken üstünde duran arkadaşına dönüp hafifçe sırıttı, ardından şortunun cebindeki araba anahtarını önce avuçları arasına aldı. Ardından koyu kahve gözlerini yaramaz bir çocuk gibi arabanın ön kısmına yaslanmış bir halde oturan komisere ve Jingyi'ye çevirmişti.

Sonrasında sarışın genç hiç beklemeden avuçları arasındaki anahtarı cebinden çıkarıp kendilerine çok uzak olmayan arabaya doğru çevirdi ve yüzündeki hain sırıtışla düğmeye bastı.

Komiserin arabasının farları anında aydınlanmış, arabanın ön kısmında, tavanda duran sarı ışık da otomatikman yanmıştı. Yibo yüzündeki sırıtışı silmeden, keyifle bir anda yanan ışıklar yüzünden oturdukları yerden endişe ve korkuyla hareket eden iki siluete baktı. Ancak onlardaki değişimi anında fark eden Yubin, Fanxing ve Bowen ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken Bowen olayı anında çakmıştı.

"Lan! adamın arabasının anahtarı mı var sende? Ulan Yibo!" Bowen yüksek sesle kahkaha atarak inanamaz bir halde Yibo'ya bakarken Jiyang yenilmiş bir ifadeyle Yibo'nun kolunu çimdikledi. "Bir rahat dur ya, sadece bir kere."

Bu esnada kuşkuyla belindeki silaha elini atıp hazır bir halde etrafını izleyen uzun boylu adam, gözleriyle etrafı tararken tepenin daha üst kısmında oturan gençlerle göz göze geldi ve gözlerini kıstı. Xiao Zhan'ın otoriter bakışı, asi gözleri karanlıkta bile bir bilye gibi parlarken sarışın devrimci ile göz göze gelmişti. Yibo'nun yüzünü karanlıktan dolayı sadece yarısını görse de onun dudaklarına konan adi sırıtışı görebiliyordu.

Komiser önce derin bir iç çekti ve öfkeli bir sesle dudaklarını oynattı. "Ulan aslan yavrusu."

Yibo kendisine bakan adama omuzlarını silkti ve avucunda duran anahtarı parmakları arasına alıp boşlukta komisere doğru salladı. O an Jingyi de kendisine bakıyordu. Kadının yüzünde, böyle güzel bir geceyi utanmadan böldüğü için Yibo'ya karşı derin, huzursuz bir ifade vardı. Ju Jingyi'nin ince kaşları hafiften çatık olsa bile yüzündeki duru ifade silinmemişti. Komiser arkasına dönüp Yibo yerine kadından özür dileyerek bakışlarını tekrardan gence çevirdi. Ancak Yibo onlar konuşurken bir daha anahtarın düğmesine basıp kapıyı kilitlemişti.

Komiser arabadan gelen kilit sesi yüzünden irislerini ateşe batırmış gibi hışımla sarışın oğlana çevirdiğinde, Yibo sesi duyulsun diye bağırıp muzipçe gülümsedi. "Tüh elim çarptı, dur kapıyı açayım komiser. Sen uğraşma." Ardından bir kez daha arabanın farları yanmış, kapı açılmıştı. Bu olay parktaki birkaç kişinin dikkatini çekse de gençlerin umurunda bile değildi.

Bir Temmuz Akşamı Cinayeti | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin