4. OKUL

49 4 72
                                    

                                                                                    웃

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.



Ruh koparılıp ölüm sükuneti peydah olunca bedende, fecr vakti bir ruh yerleşir her anne rahmine. Bir başka ruhun verdiği son nefes, anne rahmindeki bir başka ceninin kadercil yazgısını oluşturur o demde. Anne rahmine düşen o ilk nefes, o ilk kalp atışı varoluşun sancı resitalini birlikte getirir kader ağlarının satır başlarına. Sonra usulca karanlığa örselenmiş zihinlere yayılır, hiss-i kable'l vuküda kalp kaderin bekçisi olur.

İnsanların dilinden düşürmediği kader, ağlarını ceninin anne rahmine düştüğü o ilk anda, o ilk kalp atışlarının buğulu sancısında, o ilk nefesin fısıltısında örer, derler. Hayatım boyunca içimde koca bir boşlukla yaşamıştım. Bu boşluk ben küçükken anne ve babamın trafik kazasında ölmeleriyle ortaya çıkmıştı. O zamanlar çok küçüktüm; ölümün acı veren sancılı anlamını bilmiyordum. Ölüm benim için sadece cennetteki melek demekti; annemle babam cennette melek olmuşlardı. Yengem gözyaşları içinde bana bunu söylemişti.

Ailemin ölümünden sonra yengem beni yanına almış ve çocuk esirgeme kurumuna çevresindekinin tüm ısrarlarına rağmen vermemişti. Bana hep ilgiyle yaklaşmıştı, gördüğümü hatırlamadığım şefkat ve merhametle sarılmıştı bana. Evinde bana bir oda ve bir düzen vermişti. Okul işlerimi kendisi üstlenmişti; üniversiteyi yarı burslu kazandığımda bile masraflarımı o ödemişti. Bana sürekli yeni kıyafetler alır ve benimle uzun süre vakit geçirirdi. Tüm bunlara rağmen etrafta oluşan dedikodulara kulak asmamıştı.

Amcam ve yengem ben küçükken nedenini bilmediğim bir sebeple boşanmışlardı ve boşanmanın ardından amcam Amerika'ya taşınmıştı. Onu o zamandan beri hiç görmemiştim, bizimle hiç iletişime bile geçmemişti ama yengemin, Azra'nın ve Ozan'ın onu içten içe özlediğini biliyordum. Bir gece su içmeye kalktığımda yengemin amcamın fotoğrafına ağlayarak baktığını unutamıyordum.

Amcam Levent Yılmaz iki yıl önce Amerika'da meçhulü bilinmeyen korkunç bir cinayete kurban gitmişti. Yengem Zeynep Yılmaz başarılı polisti, oğlu Ozan Yılmaz ise yıllarca babasının cinayet failini bulmaya çalışan annesi gibi hırslı genç bir polisti. Amcamın cinayeti yurt dışında olmasına rağmen şehir içinde büyük korku ve panikle karşılanmıştı; cinayetin failini yengem ve Ozan da dahil, hiçbir polis katil hakkında en ufak bir iz bulamamıştı. Belirsizliğin verdiği o gergin atmosfer içinde yengem bizi bakıcıya bırakıp Ozan'la birlikte Amerika'ya gitmişti. Tüm zamanlarını ve enerjilerini amcamın olayına ve katiline harcamışlardı.

Onların yokluğunda her gece Azra'yla birlikte loş ışıklı bir odada yatağın kenarına diz çöker ve ellerimizi tutardık. Azra ağlamaktan şişmiş gözleriyle bana bakar, başını omzuma koyar ve içimdeki o dinmiş, inine çekilmiş boşluğum içinde dönüp duran sessiz kasırgayı dürter, kasırga oluştuğundaysa o şiddetli savrulmalara sura üflerdi.

51 METRE: VEYL-Ü LEZÂ  +18Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ