Söz Veriyorum

2.4K 266 398
                                    

"Hey. Söz veriyorum sana bu kolyeyi geri getireceğim."

Karşımdaki çocuk üzgün gözlerle elimdeki kolyeye bakıyordu. Normalde hayatta vermeyeceği kolyeyi sırf önemli bir şey olduğunu sezdiği için vermişti. Bana güveniyordu ve bu hoşuma gidiyordu.

"Sen hayatımı kurtardın ve bana yeni bir hayat verdin. Bunun senin için önemli olduğunu fark ediyorum. Alabilirsin."

Elimde tuttuğum kolyeyi tutup avcumun içine yerleştirdi ve parmaklarımı üzerine kenetleyip küçücük elleriyle elimi tuttu.

"Bir sorun olduğunu hissediyorum ve bunu halledebileceğini biliyorum."

Karşımdaki çocuğa hayranlığımı belli eden bakışlar gönderiyordum. Hayatımda gördüğüm en olgun ve soğuk kanlı çocuktu. Önemli bir soydan geldiği çok açık ortadaydı.

Boylarımızı eşitlemek için diz çöküp kollarımı ona sarınca o da bana sarıldı.

"Güvenini boşa çıkarmayacağım."

Hafifçe kendimden uzaklaştırıp kollarını tutarak gözlerine baktım.

"Söz veriyorum."

***

"Eğer bu konuşulanlar Junwoo'nun kulağına giderse hepiniz sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız. Onun egemenliği altında köle gibi yaşamak isteyen varsa şimdi söylesin."

Julietin sözünün üzerine söz ekleme cesaretini kimse gösteremezdi. Topladığımız soylulardan oluşan konseyden kimse Junwoo'nun tarafında olacağını belirtmemişti ama önemli olan konsey değildi. Önemli olan savaş başlarsa korkup Junwoo'nun tarafına geçmeleriydi.

Arkamdan gelen alaycı alkış sesleriyle tanıdık koku burnuma doldu. İçimde biriken öfke ve her şeyin boşa çıkmış olması korkusu bedenimi sarmıştı bile.

"Vay vay vay. Güzel plan. Benim güzeller güzeli kraliçeme de bu yakışırdı zaten."

Arkamı dönüp o nefret ettiğim yüze baktım. Doğrudan Juliet'e odaklanmıştı.

Minhoya baktığımda çaresiz bir şekilde başını iki yana salladığını gördüm. Etrafta ölüm sessizliği vardı ve soyluların gerildiğini hissediyordum.

"Ama yanlış kişiye oynanan bir oyun. Ben hepinizin efendisiyim. Bunu unuttun herhalde."

Juliet'e doğru bir adım attığında hızlı bir şekilde onun önüne geçtim. Kim olursa olsun ona asla zarar veremezdi.

"Ah Hyunjin. Çocukken de böyleydin Juliet'e her vurmaya kalktığımda onun önüne geçer ve benden iyi bir dayak yerdin. Ne o hala küçük bir çocuk musun yoksa?"

Alaycı bir şekilde gülüp gözlerimin kırmızıya dönmesini sağladım. Dişlerim belirginleşmiş ve damarlarım ortaya çıkmıştı.

"Junwoo. Unutma ki ben maalesef senin soyundan geliyorum. Sen gençtin, ben çocuktum. Sen büyüdün ve güçlendin, ben gençleştim."

Altın kaplama sandalyenin üzerindeki sadece soylulara özel olan bordo pelerini taktım ve normal zamanlarda asla başıma geçirmediğim gücünü temsil eden işlemeli tacı başıma geçirdim. Junwoo sadece ne yaptığımı izlemekle yetiniyordu.

"Şimdiyse sen yaşlanıyor ve güçsüzleşiyorsun. Bense bütün bu alemin efendisi olmaya başlıyorum. Şimdi söyle bana hangimiz daha korkutucuyuz?"

Blood ties of spirits | HyunlixWhere stories live. Discover now