18

224 35 10
                                    

Pazartesi öğleden sonra üçte çalan kapıyla hızlıca etrafı kontrol edip bozulmayan saçlarını düzeltti. Derin bir nefes alıp verdikten sonra gülümseyerek kapıyı açtı. "Hoş geldin."

"Selam." Harry hemen kapıyı daha fazla aralayarak onun geçmesi için alan açtı. "Birinin evine ilk defa gidildiğinde ne götürülür bilemediğim için klasik bir yola başvurdum." diyerek elindeki çiçek buketini ona uzattı. Harry alt dudağını dişleyerek buketi aldı.

"Teşekkür ederim. Çok kibarsın." diyerek çiçeği kokladı. Burnuna dolan hoş koku gözlerini kapatmasına neden oldu.

"Hangi çiçeği sevdiğini bilmiyorum o yüzden kendi hoşuma giden bir şeyi seçtim."

"Çok güzeller. Kapının önünde bekleme, içeri geçsene. Ben hemen bunu vazoya koyup geleceğim." Louis onun işaret ettiği taraftaki salona doğru yürüdü ve koltuğa oturdu. Harry'nin açık renklerden oluşan salonuna girince içinin ferahladığını hissetti. Bej rengi büyük bir koltuk, onun önünde orta sehpa, diğer tarafta yemek masası vardı. Televizyon ünitesi küçük heykeller ve fotoğraflarla süslenmişti.

"Beyaz olanların gül olduğunu biliyorum ama mor olanların ne olduğunu anlayamadım." diyerek yanında beliren Harry'ye çevirdi gözlerini.

"Lisyantus. Şu dönem onların son zamanları. Soğuk hava şartlarına pek dayanıklı değiller. Kırılgan bir yapıya sahipler ve çok güzel kokuyorlar." tıpkı senin gibi. Harry'nin şaşkın bakışlarını görünce güldü. "Annem de onları çok sever. Oradan biliyorum."

"Annen çok zevkliymiş. Mükemmel görünüyorlar." deyip sehpaya bıraktığı vazodaki çiçeklere baktı. "Sana ne ikram etmemi istersin? İçecek bir şeyler getireyim mi?"

"Şu an bir şey almayayım."

"Aç mısın? Senin için lazanya yaptım. Sever misin?"

"Severim ama aç hissetmiyorum." kısa bir sessizlik oldu aralarında. "Nasılsın?" diye sordu Louis sohbet başlatabilmek için.

"İyiyim, sen?"

"Bende iyiyim. Niall dün halsiz olduğunu söylemişti."

"Bilardodan sonra biraz sahilde yürüyüş yaptım. Akşam hava şartları malum, sanırım soğuk almıştım ama hemen toparladım." başını sallarken gerçekten iyi olduğunu teyit etmek için onu inceledi. "Şarkı yazma işleri nasıl gidiyor?"

"Haftaya evimdeki çalışma odasına kapanacağız sanırım. Şimdilik bir şeyler karalıyorum ama yeterli gelmiyor. Eksik bir şeyler var."

"Eksik bir şeylerden kastın bir duygu mu ya da tamamlanma hissi mi?"

"Bilmiyorum. Tam anlamıyla albüme koyabileceğime ikna olamıyorum."

"Sana bu konuda akıl vermek ne kadar mantıklı bilmiyorum ama kendini çok kasma. Belki de biraz rahat kafayla bakman lazımdır. Çok üstüne gittiğin için eksiği fark edemiyor olabilirsin." deyip omuz silkti. Louis aklına gelen şeyle yerinde dikleşti.

"Daha önce şarkı yazdığını söylemiştin."

"Aklından ne geçiyorsa unut gitsin. Senin yazdığın şarkılara müdahale edecek kadar iyi yazmıyorum." ayağa kalkarak konudan kaçmak için "Kahve yapmaya gidiyorum." dedi. Louis onu takip ederek mutfağa ulaştı.

"Ama daha önce yardım edebileceğini söylemiştin."

"Hiç öyle bir şey hatırlamıyorum. Bence sen yanlış hatırlıyorsun."

"Lütfen, lütfen, lütfen."

"Tanrı aşkına Louis, o kadar profesyonel insanın arasında benim ne işim var? Adamların işi tamamen buyken ben öylesine biri olarak yanlarına gidip, dostum bu yazdığın şarkı olmamış, diyemem." derken kahve makinesini çalıştırdı.

Fake Relationship | LarryWhere stories live. Discover now