Bölüm 6: Suikastçının Ninnisi

63.2K 3.8K 8.8K
                                    

♪♫ kristian kostov - beautiful mess

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

♪♫ kristian kostov - beautiful mess

Gözlerimi açtığımda Cyra odada benimleydi. Gözleri son derece yorgun bakıyor, her zaman bakımlı olan saçları bu sabah taranmamış gibi görünüyordu. Boğazımın kuruluğu sebebiyle sesim çıkmıyordu ve uyandığımı fark edebilmesi için elimi yataktan aşağı sallandırdım. İçinde bulunduğum yatağa ve odamıza nasıl döndüğümü hatırlamıyordum ve bazı cevaplara ihtiyacım vardı. 

Cyra'nın beni fark eden gözleri anında parladı ve odanın uzak ucundan yanıma birkaç acele adımda ulaştı. Sıcak, açık ten rengi elleriyle benimkileri kavradığında rahatlama hissettim. Tanıdık bir suratın verdiği huzur. 

''Günaydın oda arkadaşım.'' diye mırıldandı ayılmamı bekleyen prenses. Sesi hala uzaktan geliyordu ancak artık yavaş yavaş uyandığımı hissedebiliyordum. Üzerimdeki sersemlik yeterince hızlı olmasa da beni terkediyordu.

Doğrulup ayaklarımı yatağımdan aşağı sarkıttım. Cyra da direkt izin bile istemeden yanıma oturdu. ''İyi görünüyorsun.'' dedi ellerimi bırakmadan.

''Gayet iyi hissediyorum.'' diye yanıtladım onu. ''Ama neler olduğunu hatırlamıyorum.''

Sözlerimi duyduğu gibi sarışın prensesin yüzü beyaza döndü. Minik dişlerini sıktığını, küçük çenesinin kasıldığını görebiliyordum. ''Reika, birini daha kaybettik.'' dedi endişeli bir sesle.

Kafamı dikleştirdim. ''Cahirr, evet. Onu hatırlıyorum. Sonrası yok.'' dedim başımı avucumun içiyle ovarak. Bir yere çarpmışım gibi ağrıyor, beynime doğru bir sızı ilerliyordu. Cyra'nın suratı, Cahirr'in ölümünü bu kadar rahatlıkla dile getirmem sebebiyle gerilmişti ama bu konuda bir şey söylemedi. ''Ardından Cahirr'in cesedini yere indirdin ve sanırım kan tutmuş olmalı, oracıkta bayıldın.''

''Ve kimse beni yakalamadı mı?'' diye sordum sinirle. Başım o kadar ağrıyordu ki bunun bir yere çarpmadan olması imkansızdı. Kendime geldikçe acı hissi artmıştı. İhtiyacımız olduğunda prenslerin yapmacık centilmenliği neredeydi?

Cyra cevap olarak başını iki yana salladı. ''Drystan yakaladı. Hatta seni buraya kadar getiren de oydu. Ellerindeki kanların temizlenmesi işini ise hizmetkarlar halletti. Yardım etmek istedim ama midem kaldırmıyordu Reika. Üzgünüm.''

''Sorun değil.'' diye mırıldandım. Demek ki Drystan beni tüm kulenin tepesine kadar taşımak zorunda kalmıştı. Yaptığı şey nazik bir hareket bile olsa bu hoşuma gitmemişti. Kimseye iyilik borcu taşımak istemiyordum. Benden teşekkür bekliyor olmaması için kendi içimden dua ettim.

''Ne kadar süre baygın kaldım?'' diye sordum. Cyra ilk defa gülümsedi. ''Tam bir gün. Şu anda daha sabahın körü.'' dedi pencereyi işaret ederek. Gerçekten de daha güneş yeni doğmuş, kuşlar yeni uyanmışlardı. Doğa güne yeni başlıyordu.

''Diplomasi dersini kaçırdım mı yani?'' diye homurdandım oturduğum yerde. Cyra bu sefer bir kahkaha patlattı. ''Reika dün olanlardan sonra tüm dersler iptal edildi. Kimsenin odalarından çıkmasına izin yoktu. Tüm günü odalarımızda geçirmek zorunda kaldık.'' 

Varislerin Oyunu (Wisteria 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin