Bölüm 17: Ebedi Hatıralar

56K 3.1K 10.8K
                                    

▬▬ι═══════>

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

▬▬ι═══════>

꧁༒༻☬ད Bölüm 17: Ebedi Hatıralar ཌ☬༺༒꧂

♪♫ - cage the elephant - goodbye

Antrenman sesleri ve kılıçların çarpışması oldum olası içimi ısıtmıştır. Canı pahasına savaşan vücutların gözle görülür yorgunluğu, vadi manzaralarından daha huzur verici gelmiştir bana hep. Talim kılıçları birbirlerine vurduklarında çıkan ses, kısık çığlıklar, homurdanmalar ve yıkılmalar... 

Bir kraliçe olduğumda bile savaşmayı bırakmayacağıma dair ikna ettim kendimi. Bu kılıçlar benim için yalnızca bir araç değil, vücudumun parçası olmuşlardı zamanla. Ekstra bir uzuvdan farksızlardı. Onların verdiği güvenin yerini hiçbir şey tutamazdı.

Lord Zion ilk savaşı sonlandıran çiftin, yani bizim yanımıza gelerek beni tebrik etti. ''Geride durmaman harika Reika. Dengeli bir şekilde savaşıyorsun. Düşünmeden gerçekleştirdiğin bazı hareketlerine rağmen antrenmanlı bir prensi yere yıkmayı başardığın için seni tebrik ediyorum. Baban aldığın derslere oldukça önem vermiş zannediyorum ki.'' Yüzündeki yorgun ifadede gurur gördüm.

Reverans yaparak teşekkürümü sundum eğitmene. Onu onaylayan bir cümle çıkmadı ağzımdan. Yalanlar uydurmaya, rol yapmaya gücüm yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse eğitmenin de pek umurunda olduğunu zannetmiyordum zaten. Lord o kadar yorgun görünüyordu ki her an şu çimlerin üzerine yatıp uyuyacak gibiydi.

''Prens Zaiden ile sen dinlenmeye geçebilirsiniz.'' diyerek bize yerimize dönmemizi işaret etti. Ardından bağırdı. ''Leydi Zurin! Prens Njera! Sıra sizde.''

Çimlere oturmuş şekilde bekleyen varisler ayağa kalkıp üzerlerini silkelediler. Njera üzerine kendisine büyük gelen bir takım geçirmişti. Zurin ise sade, açık mavi bir elbiseyle duruyordu.

Talim kılıçlarını alan çift, avluda yerlerini aldılar. Zurin savaşa başlamadan hemen önce eğilerek Njera'ya selam verdi. Laciverte çalan siyah saçları önüne doğru döküldü. Genç prens bu selamı gülümseyerek yanıtladı ve nazik hareketlerle antrenman yapmaya başladılar. Dövüşlerinin bizimkiyle uzaktan yakından alakası yoktu. Kılıçları birbirleriyle çarpıştıklarında ses bile çıkmıyordu, metal kısımlar yankılanmıyor, gürlemiyordu. Dans eder gibi, asil ve akışkan hareketleri vardı iki varisin de. Ağır ve dengeliydiler. Bu gördüğüm, Zaiden ile verdiğimiz kaotik savaşa hiç benzemiyordu.

''Bana karşı hiç de merhametli davranmadınız Majesteleri. Gerçek bir savaşçı prensesin nasıl savaştığını gördüm sayenizde.'' Zaiden sırıtarak çimlere çöktü. Gömleğinden bir parça yırtarak göğsündeki yaraya bastırmaya koyuldu.

Savaşçı prenses, diye düşündüm. Çok yakında kraliçe. Artık yalnızca bir değil, iki krallığın birden hükümdarı olacaktım. Diyarın tarihi biliyordu ki bu alışılması zor bir gelecek olacaktı. Her zaman, Slonian'a karşı olan sadakatim sürecekti ancak Iterra'nın da varisi sayılırdım bundan sonra. Cyra benden büyüktü, taht onun hakkıydı. Yine de bu üzerimdeki baskıyı azaltmıyordu. Bu gerçeği tam yirmi dört krallığa birden nasıl açıklayacağımı düşünemiyordum bile. Kraliçe Lirith ve Kral Helion'un tanıklığına ihtiyacım olacaktı. Ve elbette cezasını çekmem gereken hatalarım vardı. O, düşünmek istemediğim konuda ne yapacağımı hala çözememiştim.

Varislerin Oyunu (Wisteria 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin