Bölüm 12: Fedakarlık Savaşı

50.2K 3.4K 7.5K
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selam perilerim! Şarkı seçimlerine her bölümde neredeyse bölümü yazdığım süreden daha fazla emek veriyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selam perilerim! Şarkı seçimlerine her bölümde neredeyse bölümü yazdığım süreden daha fazla emek veriyorum. Bu nedenle fırsatınız varsa okurken dinlemenizi öneririm... keyifli okumalar <3

.

♪♫ the last agni kai (violin opening)

''Ben yapamam Irithel. Sen git. Kendini kurtar lütfen!'' Annemin sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Şehri ateşe veren askerlerin bağırışları herkesi çaresiz bir paniğe sürüklemişti. Annemin başı önüne düştü ve gözleri titreşti. ''Hayır, seni bırakamam.'' dedim ve sertçe bedenini kavradım. Bir yandan da ağabeyim kolumu tutmuş, beni ayağa kaldırmaya çalışıyordu. İşte, ailemizin sonu böyle olacaktı. Demek ki böyle ölecektim.

''Bak bak, burada kimler varmış.'' diye mırıldandı Miath generallerinden bir tanesi. Doğrudan bize bakıyordu. ''Öldürün.'' dedi kılını bile kıpırdatmadan. ''Sıradan ailelerle harcayacak vaktimiz yok. Sonra merkeze doğru ilerlemeye devam edin.'' Ardından arkasına bile bakmadan yürümeye devam etti. Sözleri bittikten sonra hemen arkasında duran iki askere bakmıştı.

Annemi kaldırmaya çalıştım ancak gücü kalmamıştı. Ağabeyim önümüzde dikildi. ''Uzak durun!'' diye bağırdı bizi korumak istercesine. Askerlerin ellerindeki kılıçlar ve nefret dolu gözleri bize merhamet etmeyeceklerinin göstergesiydi. Annemin cansız, halsiz bedeni korkumu artırıyordu. Onu kurtarma şansımız kalmamıştı ancak belki ağabeyimi hayatta tutabilirdim.


Kolundan yakalayarak annemi bırakmaya zorladım onu. Askerler annemizin bedenine bir kılıç saplarken, ağabeyime bakmaması için bağırdım. En azından birimizin zor kararlar verebiliyor olması gerekiyordu. Ve ellerimde onun ellerini hissetmek korkmamı engelliyordu. Ağabeyimin güveni benim için nefes almak kadar gerekli ve doğal bir şeydi. Doğduğum günden beri arkamı kollayan birisinin varlığı, beni güçlü kılıyordu. En azından bir teşekkür olarak, onu hayatta tutmalıydım.

Var gücümüzle koştuk ancak çıkmaz bir sokakta denk geldiğimizde Miath askerleri umudumun son parçasının da katili oldu. Tırmanarak kurtulabilirdik ancak acele etmemiz gerekiyordu. Ağabeyim bu konuda son derece hızlı düşündü ve ilk beni duvardan atmak için çabaladı. Önce ellerine sonra omuzlarına basarak kendimi duvarın diğer tarafına ulaştırdım. Sıra ağabeyime geldiğinde bağırdım. Hızlı olması, acele etmesi için. Ancak elinden geleni yaptığını biliyordum. Duvarın en üstünde önce ellerini, sonra kafasını ve ardından da üst bedenini gördüğümde mutluluğuma diyecek yoktu.

Varislerin Oyunu (Wisteria 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin